zahmetli

listen to the pronunciation of zahmetli
Türkisch - Englisch
troublesome

In any case, it's troublesome, isn't it? - Her halükarda bu zahmetli, değil mi?

inconvenient
incommodious
gruelling
exhausting

Dating is exhausting. - Flört etme zahmetlidir.

grueling
demanding

We do very demanding work. - Biz çok zahmetli iş yapıyoruz.

with an effort
laboured [Brit.]
toilsome
exhaustive
onerous
painful

That looks really painful. - O gerçekten zahmetli görünüyor.

lucubratory
labored
drudging
laboring
toilful
fatiguing
labouring [Brit.]
hard, troublesome, difficult, onerous, or trying
exacting
hard, troublesome, difficult, arduous, bothersome, laborious
laborious
arduous
troublous
trying
labourious
{s} uphill
{s} labouring
{s} laboured
plodding
zahmet
bother

I'm beginning to understand why you don't bother to try to explain things to Tom. - Bazı şeyleri neden Tom'a açıklama zahmetinde bulunmadığını anlamaya başlıyorum.

Don't bother to call on him. - Onu aramak için zahmet etmeyin.

zahmet
{i} toil
zahmet
trouble

He took the trouble to send me the book. - Bana kitabı gönderme zahmetinde bulundu.

He took the trouble to assist the poor man. - Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.

zahmet
inconvenience

We apologize for the inconvenience. - Zahmet için özür dileriz.

zahmetli hazırlık işi
spadework
zahmetli
a long way to hoe
zahmetli iş yapmak
slog
zahmetli ve uzun süren iş
a long slog
zahmetli şey
drag
zahmet
exertion
zahmet
{i} labor
zahmet
painstaking
zahmet
{i} struggle
zahmet
pains

He spared no pains to help me. - O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.

zahmet
bothered to
ağır ve zahmetli
donkey work
zahmet
gruelling
zahmet
pain

That looks really painful. - O gerçekten zahmetli görünüyor.

He spared no pains to help me. - O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.

zahmet
onerousness
zahmet
punishment
zahmet
grueling
zahmet
travail
zahmet
trouble, pains, bother
zahmet
laboriousness
zahmet
scratch
zahmet
{i} imposition
Türkisch - Türkisch
Sıkıntı veren: "Sıcaktan, zahmetli yollarda yürümekten yorulmuştu."- H. C. Yalçın
Sıkıntı veren
Zahmetle yapılan, yorucu, sıkıntılı, eziyetli, güç: "Hepsinde, zahmetli bir oyundan henüz çıkmış mektep çocuklarının sevinçli yorgunluğu vardı."- Y. K. Karaosmanoğlu
Zahmetle yapılan, yorucu, sıkıntılı, eziyetli, güç
zahmet
Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat
zahmet
Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat: "Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın."- H. F. Ozansoy
ZAHMET
(Osmanlı Dönemi) Sıkıntı, eziyet. Yorgunluk
ZAHMET
(Osmanlı Dönemi) Zor, güç
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) AKUM
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) ABAKİYE
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) DERDEBİS
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) DEYLEM
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) BİLYE
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) TULATILE
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) BİLV
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) GAMRE
Zahmet
(Osmanlı Dönemi) MASSA
zahmet
(Osmanlı Dönemi) sıkıntı, eziyet, zor
zahmet
Sıkıntı, güçlük, eziyet
zahmetli
Favoriten