The player contributed to the victory.
- Oyuncu zafere katkıda bulundu.
If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
- Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
British forces at this time were winning victories.
- İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness!
- Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.
Tom looked at me triumphantly and said, Check and mate.
- Tom bana zafer kazanmışçasına baktı ve Şah ve Mat. dedi.
Tom looked at me triumphantly and said, Check and mate.
- Tom bana zafer kazanmışçasına baktı ve Şah ve Mat. dedi.