Bu sefer Bob muhtemelen kazanacak.
- This time Bob is likely to win.
Tom bu sefer doları yene çevirmemenin daha iyi olacağını düşünüyor.
- Tom thinks it would be better not to change dollars into yen at this time.
Bu kez farklı olacak.
- This time's going to be different.
Bu kez farklı olacak.
- This time is going to be different.
Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
- This time, it looks like it is me who is wrong.
Tom bu defa tekrar bize yardım etmeye istekli.
- Tom is willing to help us again this time.
Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
- Please take your time before deciding what to do.
Yemek yemek için zaman ayırın.
- Take your time when you eat meals.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
O zamanlarda, bölge İspanya'ya aitti.
- At that time, the territory belonged to Spain.
Acele etmeyin. Bu bir maraton, sürat koşusu değil.
- Take your time. It's a marathon, not a sprint.
Acele etmeyin. Aceleye gerek yok.
- Take your time. There's no rush.
this time last year.
... your time. Thank you to Hofstra University and to Candy Crowley for organizing and leading ...
... spend your time doing? >>Taylor Swift: What I love to do. Yeah, I ...