you use ones to refer to people in general. we are the only ones who know

listen to the pronunciation of you use ones to refer to people in general. we are the only ones who know
Englisch - Türkisch

Definition von you use ones to refer to people in general. we are the only ones who know im Englisch Türkisch wörterbuch

one
bir

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on. - One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.

Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? - I'd like to stay one more night. Is that possible?

one
{i} tek

Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir. - Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.

Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi. - I called his office again and again, but no one answered.

one
{i} biri

Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir. - Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.

Birini tanıyorum da ötekini değil. - I know one of them but not the other.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir. - The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.

Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam. - There were two people in it, one of her girl students and a young man.

one
{i} kimse

Hiç kimse beni anlamıyor. - No one understands me.

Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor. - No one wants to listen to my opinions.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Çantam çok eski. Yeni bir tane almalıyım. - My bag is too old. I must buy a new one.

Ofiste bir tane satın almak zorundasın. - You have to buy one at the office.

one
aynı

Bu kaybettiğim kamera ile aynı tip kamera. - This is the same type of camera as the one I lost.

Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum. - You are not the only one responsible for it, I am too.

one
her biri

Onların her birine bin yen verdim. - I gave them one thousand yen each.

Her biri bin dolar ödedi. - Each person paid one thousand dollars.

one
one another birbirlerini
one
adam

Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi. - No one wanted to insult these men.

Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır. - In the country of the blind, the one-eyed man is king.

one
kişi

Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak. - One more person will be joining us later.

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for a man, one giant leap for mankind.

one
one and sixpence eski
Englisch - Englisch
one
you use ones to refer to people in general. we are the only ones who know

    Silbentrennung

    you use ones to refer to peo·ple in general. we are the on·ly ones who know

    Aussprache

Favoriten