He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
Why did you absent yourself from class yesterday?
- Dün niçin sınıfta yoktun?
He was absent from school because of illness.
- O, hastalık nedeniyle okulda yoktu.
He has not less than 100 dollars.
- Onun 100 dolardan az parası yok.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
That's none of your business.
- Sizinle bir ilgisi yok.
Half a loaf is better than none.
- Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.
I certainly had no idea Tom was thinking about killing himself.
- Tom'un kendini öldürmeyi düşündüğüne dair kesinlikle fikrim yoktu.
Stand where you are or I'll kill you.
- Olduğun yerde kal yoksa seni öldürürüm.
He is lacking in common sense.
- O, sağduyudan yoksundur.
She is lacking in common sense.
- O, sağduyudan yoksundur.
Hiç paraları yok.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
- Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?