This toy is almost indestructible.
- Bu oyuncak neredeyse yok edilemez.
There's a huge spider in the room! Quick, exterminate it!
- Odada kocaman bir örümcek var! Çabuk onu yok et!
We must exterminate them.
- Onları yok etmeliyiz.
Overnight the rabbits had obliterated Tom's garden.
- Gece boyunca tavşanlar Tom'un bahçesini yok etmişti.
The shock wave came and obliterated everything and everyone.
- Şok dalgası geldi ve her şeyi ve herkesi yok etti.
He wanted to destroy it.
- O onu yok etmek istedi.
He believed they had destroyed it.
- Onu yok ettiklerine inanıyordu.