The concentrated fire from the enemy destroyed our fortifications.
We made a drink from concentrated orange juice.
Tom is a very intense person.
- Tom çok yoğun bir kişi.
It was July. The heat was intense.
- Aylardan temmuzdu. Isı yoğundu.
Our plane couldn't land on account of the dense fog.
- Uçağımız yoğun sis nedeniyle inemedi.
The mist was so dense that I could not see even an inch ahead.
- Sis o kadar yoğundu ki bir inç önümü bile göremiyordum.
Intensive communication between teacher and student is the key to effective teaching.
- Öğretmen ve öğrenci arasındaki yoğun iletişim etkili öğretim için anahtardır.
We need to work more intensively and effectively.
- Daha yoğun ve etkili çalışmamız gerekiyor.
Tom had a hectic week.
- Tom yoğun bir hafta geçirdi.
Mary has a hectic schedule.
- Mary'nin yoğun bir programı var.
Because of the thick fog, the street was hard to see.
- Yoğun sis nedeniyle, sokağı görmek zordu.
The flight was cancelled because of the thick fog.
- Yoğun sis nedeniyle uçuş iptal edildi.
If we don't hit the road soon, we'll get caught in the morning rush hour traffic.
- Kısa sürede yola çıkmazsak, sabahleyin yoğun trafikte sıkışacağız.
I was caught in the rush hour.
- Trafiğin en yoğun olduğu zamanda yakalandım.
She was burned so extensively that her children no longer recognized her.
- O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.
Extensive rainfall is expected throughout the region.
- Bölgede yoğun sağanak bekleniyor.
Tom has had a busy week.
- Tom yoğun bir hafta geçirdi.
I have rather a busy afternoon in front of me.
- Önümde oldukça yoğun bir öğleden sonram var.
She concentrated on one thing.
- O bir şey üzerinde yoğunlaştı.
Tom concentrated on his work.
- Tom işine yoğunlaştı.
There was a chain-reaction crash during rush hour.
- Yoğun trafikteki zincirleme bir kazaydı.
We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic.
- Biz yoğun trafikten kaçınmak amacıyla, Noel için evde kaldık.
If you had left a little earlier, you would have avoided the heavy traffic.
- Biraz daha erken çıkmış olsaydın, yoğun trafikten kurtulmuş olurdun.
We need to work more intensively and effectively.
- Daha yoğun ve etkili çalışmamız gerekiyor.
Yumi is studying English intensively.
- Yumi yoğun biçimde İngilizce çalışıyor.
A cloud is condensed steam.
- Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.
A cloud is condensed steam.
- Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.
We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.
- Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
John, you're working too hard. Sit down and take it easy for a while.
- John, çok yoğun bir şekilde çalışıyorsun. Otur ve bir süre kendini yorma.
Because of the thick fog, the street was hard to see.
- Yoğun sis nedeniyle, sokağı görmek zordu.