yoğunca

listen to the pronunciation of yoğunca
Türkisch - Englisch
heavy vehicle
large vehicle (truck, semi-trailer, etc.)
yoğun
intense

Art is the most intense mode of individualism that the world has known. - Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.

It was July. The heat was intense. - Aylardan temmuzdu. Isı yoğundu.

yoğun
dense

Our plane couldn't land on account of the dense fog. - Uçağımız yoğun sis nedeniyle inemedi.

He has a very dense beard. - Onun çok yoğun bir sakalı var.

yoğun
intensive

Tom is still in intensive care. - Tom hâlâ yoğun bakımda.

Intensive communication between teacher and student is the key to effective teaching. - Öğretmen ve öğrenci arasındaki yoğun iletişim etkili öğretim için anahtardır.

yoğun
{s} hectic

Tom had a hectic week. - Tom yoğun bir hafta geçirdi.

After a hectic few days at work, Tom is looking forward to a change of pace. - İşte yoğun geçen birkaç günden sonra, Tom bir değişikliği iple çekiyor.

yoğun
thick

We walked through thick bushes. - Biz yoğun çalılıkların arasından yürüdük.

Boil the soup down until it becomes thick. - Çorba yoğunlaşana kadar kaynatın.

yoğun
rush hour

If we don't hit the road soon, we'll get caught in the morning rush hour traffic. - Kısa sürede yola çıkmazsak, sabahleyin yoğun trafikte sıkışacağız.

There was a chain-reaction crash during rush hour. - Yoğun trafikteki zincirleme bir kazaydı.

yoğun
extensive

Extensive rainfall is expected throughout the region. - Bölgede yoğun sağanak bekleniyor.

She was burned so extensively that her children no longer recognized her. - O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.

yoğun
{s} busy

I've had a very busy morning. - Çok yoğun bir sabah geçirdim.

I have rather a busy afternoon in front of me. - Önümde oldukça yoğun bir öğleden sonram var.

yoğun
{s} rich
yoğun
concentrated

She concentrated on one thing. - O bir şey üzerinde yoğunlaştı.

Taro concentrated on memorizing English words. - Taro, İngilizce kelimeleri ezberlemek üzerinde yoğunlaştı.

yoğun
dense, thick; concentrated; intense, intensive, crash
yoğun
compact
yoğun
crash

There was a chain-reaction crash during rush hour. - Yoğun trafikteki zincirleme bir kazaydı.

yoğun
heavy

If you had left a little earlier, you would have avoided the heavy traffic. - Biraz daha erken çıkmış olsaydın, yoğun trafikten kurtulmuş olurdun.

He took a detour to avoid the heavy traffic. - Yoğun trafikten kaçınmak için tali yoldan gitti.

yoğun
intensively

The cat looked intensively at him with her big, round, blue eyes. - Kedi büyük, yuvarlak, mavi gözleriyle yoğun olarak ona baktı.

I've started exercising more intensively for a shorter amount of time. - Ben kısa bir süre için daha yoğun egzersiz yapmaya başladım.

yoğun
mass
yoğun
profound
yoğun
(Tıp) condense

A cloud is condensed steam. - Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.

yoğun
condensed

A cloud is condensed steam. - Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.

yoğun
packing
yoğun
condensate
yoğun
deep

We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow. - Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.

yoğun
hard

The fog was so dense, we could hardly see anything. - Sis çok yoğundu, her şeyi zorlukla görebildik.

Because of the thick fog, the street was hard to see. - Yoğun sis nedeniyle, sokağı görmek zordu.

yoğun
pea soupy
yoğun
dense; thick
yoğun
concentrated, intense, intensive
yoğun
gross
yoğun
turbid
yoğun
stiff
yoğun
crashing
yoğun
rushhour
yoğun
keen
Türkisch - Türkisch

Definition von yoğunca im Türkisch Türkisch wörterbuch

Yoğun
ağır
Yoğun
derin
Yoğun
kesif
Yoğun
sıkı
Yoğun
(Osmanlı Dönemi) UKD
Yoğun
(Osmanlı Dönemi) ACÜR
yoğun
Etkisi güçlü olan, ağır koku vb
yoğun
Etkisi güçlü olan, ağır
yoğun
Kaba, kalın, iri
yoğun
Şişman, iri, tombul
yoğun
Artmış, çoğalmış bir durumda olan
yoğun
Kaba, kalın, iri (elek, iğne). Şişman, iri, tombul: "İtibarlı masalarda, sigaralarını içen, iri kalçalı, beyaz sarışın birtakım yoğun kadınlar..."- A. İlhan
yoğun
Hacmine oranla, ağırlığı çok olan, kesif
yoğun
tmış, çoğalmış bir durumda olan
yoğun
Koyu, ağır, kalın
yoğun
Dolu, sıkı, çok
yoğunca
Favoriten