yetinmek

listen to the pronunciation of yetinmek
Türkisch - Englisch
settle
to be contented with, to content oneself with
to be contented with
be contented with
contented with
make do

You have to make do with what you've got. - Sahip olduklarınla yetinmek zorundasın.

The supermarkets are now closed, so we'll have to make do with what is left in the refrigerator. - Süpermarketler şimdi kapalı, bu yüzden buzdolabında kalanlarla yetinmek zorunda kalacağız.

make shift
confine oneself to
content oneself
do with

You have to make do with what you've got. - Sahip olduklarınla yetinmek zorundasın.

You will have to make do with what we have. - Sahip olduklarımızla yetinmek zorunda kalacağız.

to be content with, be satisfied with
content oneself with
without
azla yetinmek
do with less
Türkisch - Türkisch
Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek, iktifa etmek: "Çaydan hazzetmez, sabah kahvaltılarında dahi kahveyle yetinir."- A. İlhan
Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek, iktifa etmek
(Hukuk) İKTİFA OLMAK
kanaat etmek
kalmak
yetinme
Yetinmek işi, kanaat, iktifa
yetinmek
Favoriten