yeterlik

listen to the pronunciation of yeterlik
Türkisch - Englisch
proficiency
{i} competence
ability
(Dilbilim) mastery
biddability
effectivity
efficiency
sufficiency, adequacy
adequacy, fitness, competence, competency, or qualification (for a job)
qualification
sufficiency
adequacy
competency
capacity
capacity, competence; efficiency, proficiency; qualification
qualıfıcatıon
yeter
enough

This story is short enough to read in one lesson. - Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.

Is ten thousand yen enough? - On bin yen yeterli mi?

yeterlik belgesi
certificate of competency
yeterlik sınavı
(Dilbilim) proficiency test
yeterlik belgesi
proficiency
yeterlik sözlüsü
Oral proficiency exam(ination)
yeterlik beyanı
(Ticaret) self-declaration
yeterlik deneyi
efficiency test
yeterlik incelemesi
(İnşaat) biddability review
yeterlik kazanmak
qualify
yeterlik kipi
potential
yeterlik sınavı
qualification test
yeterlik sınavı
qualifying examination
yeterlik sınavı
preliminary examination
yeterlik sınavı
prelim
yeterlik sınavı
matriculation
yeterlik uçuşu
(Havacılık) principal flight
yeterlik ölçütü
(Dilbilim) proficiency scale
yeterlik önergesi motion calling
for the implementation of cloture
yeter
less of that
yeter
so
hukuki yeterlik
(Politika, Siyaset) validity
yeter
(Konuşma Dili) cut it out
yeter
(deyim) skip it
yeter
end to end
ön-yeterlik
prequalification
öz-yeterlik
self-efficacy
yeter
sufficient, enough kâfi
yeter
had enough
yeter
enough of that
yeter
have had enough
Yeter
(isim) Enough (Given to last child)
fiziki yeterlik testi
(Askeri) physical aptitude test
iktisadi yeterlik
autarky
kendine yeterlik
(Hukuk) self sufficiency
teknik yeterlik
(Askeri) technical adequacy
yeter
enough said
yeter
be done

There wasn't enough time to do everything that needed to be done. - Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zaman yoktu.

I don't have enough time to do everything that needs to be done. - Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanım yok.

yeter
no more
yeter
enough of that!

Haven't we had enough of that nonsense already? - Bu saçmalığa yeterince katlanmadık mı?

yeter
(Hukuk) sufficient

Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand. - Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.

Tom didn't thank Mary sufficiently. - Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.

yeter
there is an end of it
yeter
That's enough!/That'll do!/That'll suffice!
yeter
that will do
yeter
enough, sufficient
öz yeterlik
self-sufficiency
Türkisch - Türkisch
Görevini yerine getirme gücü, kifayet
Bir işi yapma gücünü sağlayan özel bilgi, ehliyet
YETERLİK ÖNERGESİ
(Hukuk) Görüşmelerin yeteri kadar olgunlaştığı ve bu nedenle görüşmelere son verilip,karar aşamasına geçilmesi konusunda yazılı veya sözlü verilen önerge
yeterlik belgesi
Uzmanlık belgesi, ehliyet
yeterlik eğitimi
Bir görev dalında veya belli bir konuda ön bilgili ve yetenekli kişilerin, bu bilgi ve yeteneklerini güçlendirmeye yarayan eğitim
yeterlik fiili
Olumlusu, herhangi bir fiilin -e'li zarf-fiili ve bilmek fiil kökünün birleşmesiyle ortaya çıkan ve yeterlik kavramı veren, olumsuzu ise, herhangi bir fiilin -e yeterlik eki ile -me olumsuzluk ekinin birleşmesinden kurulan ve yetersizlik kavramı veren birleşik fiil: Söyleyebilmek, yapabilmek, yapamamak gibi
yeterlik sınavı
Devlet görevlisi olarak alınmada ve bu görevde yükselmede uygulanan sınav
yeterlik sınavı
Üniversitede doktora derslerini başarıyla tamamladıktan sonra doktora tezi alabilmek için girilen sınav
yeterlik önergesi
Bir konu üzerindeki konuşmaların yeter olduğunu bildirmek için toplantı başkanına verilen yazı
yeter
İhtiyacı karşılayacak kadar olan, kâfi
yeterlik
Favoriten