Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var.
- Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.
Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.
- I made sure no one was following me.
Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
- Be sure to come here by five.
Gece beni mutlaka ara.
- Be sure and call me tonight.
Hayalinin gerçekleşeceği gün kesinlikle gelecek.
- The day will surely come when your dream will come true.
Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
- The weather will be good tonight for sure.
Şüphesiz havalar düzelecektir.
- Surely the weather will become fine.
Şüphesiz onlara yardım etmek istiyoruz.
- We'd sure like to help them.
Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.
- I'm pretty sure Tom's reliable.
Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
- Are you sure this information is reliable?
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
... Yes, of course, I have really kissed a girl. ...
... >>Lady Gaga: Yes, of course I have. [ Laughter ] ...