yerli

listen to the pronunciation of yerli
Türkisch - Englisch
native

Ania is a native of Kraków. - Ania bir Kraków yerlisidir.

Felicja is a native of Katowice. - Felicja bir Katowice yerlisidir.

local

He married a local girl. - Yerli bir kadınla evlendi.

Tom is a local boy who made it big. - Tom çok başarılı olan yerli bir erkek çocuğu.

domestic

What's your favorite domestic wine? - Favori yerli şarabın nedir?

Most of these products are domestic. - Bu ürünlerin çoğu yerli.

indigenous

The indigenous population took up arms against the settlers. - Yerli nüfus göçmenlere karşı silaha sarıldı.

His love for indigenous Mexican art became his downfall. - Yerli Meksika sanatına olan sevgisi, onun çöküşü oldu.

aboriginal
resident
stationary
american indian

An American Indian is more properly called a Native American. - Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.

in-place
native-born
habitan
indigen

Native Americans are the indigenous peoples of the United States. - Kızılderililer, Birleşik Devletler'in yerli halkıdır.

His love for indigenous Mexican art became his downfall. - Yerli Meksika sanatına olan sevgisi, onun çöküşü oldu.

built-in
local; indigenous, native; autochthonous; aboriginal
domestic (as opposed to foreign)
homemade
domicilled
autochthon
Amerindian
autochthonous
locally produced, locally made, local
native, indigenous; domestic; native
Amerind
immovable, not portable, built-in (piece of furniture)
inhabitant
native born
habitant
person who is a native of a place, native, local; autochthon, aborigine
endemic
homebred
vernacular
autochthonic
native to
locals
builtin
enchorial
yerli kimse
native
yerli yersiz
in season and out of season
yerli dil
vernacular
yerli dizi
domestic tv series
yerli film
turkish film
yerli halk
indigenous peoples
yerli halk
aborigine
yerli insan
indigene
yerli içki
local drink
yerli katkı
(Askeri) local content
yerli malı
home made
yerli malı
domestic good
yerli ortaklık
domestic partnership
yerli ve yabancı
local and foreign
yerli yerince
properly
yerli yerinde
(deyim) in apple-pie order

Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order. - Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.

yerli yerine oturmak
(deyim) fall into place
yerli üretim
(Askeri) local production
yerli malı kullan sloganı
(Ticaret) buy national bias
yerli sermaye
local capital
yerli yersiz
(deyim) Without any concern for appropriateness
yerli yersiz
(deyim) In and out of season, in season and out of season; at all times, whether usual or appropriate or not
yerli asker
greyback
yerli ağaç
(Çevre) native tree
yerli balıkçılık
(Denizbilim) native fishery
yerli basamaklar
native digits
yerli bira
local beer
yerli bitki
native plant
yerli bitkiler
(Tarım) indigenous plants
yerli cins
country bred
yerli dilleri
(Dilbilim) indigeneous languages
yerli ekonomiyi koruma yöntemi
protectionism
yerli firma
local firm
yerli granit
(Jeoloji) autochthonous granite
yerli halk
aborigines
yerli halklar
(Hukuk) indigenous peoples
yerli hayvan
native
yerli hayvanlar
(Hukuk) domestic animals
yerli iletişim dili
(Dilbilim) contact vernacular
yerli imalat
domestic manufacturing
yerli kadınla yaşayan beyaz adam
combo
yerli karakavak
(Tarım) native black poplar
yerli karakavak fidanı
(Tarım) native black poplar seedling
yerli karakter takımı
(Bilgisayar) native character set
yerli katkı oranı
(Askeri) local content ratio
yerli kayaç
bedrock
yerli kaynaklı olmayan
nonlocal origin
yerli kaynaklı olmayan
non-domestic origin
yerli kenar süslemesi
indian beadwork
yerli kip etki alanı
native mode domain
yerli kod derleyicisi
native code compiler
yerli köyü
kraal
yerli kütüphane
(Askeri) permanent library
yerli mal
home product
yerli mal
native
yerli mal
(Ticaret) local manufacture
yerli mala rağbet
localism
yerli malları
domestic goods
yerli malı
home product, domestic good
yerli mamul
home product
yerli masif
(Jeoloji) autochthonous massif
yerli olarak
endemically
yerli olarak
autochthonously
yerli olma
nativeness
yerli olmayan
(Tarım) adventive
yerli olmayan
(Jeoloji) allochtone
yerli olmayan üretim
nondomesttc production
yerli orman
native tree
yerli rehberler
(Askeri) indigenous guides
yerli sabotaj
(Askeri) indigenous sabotage
yerli sanayi
domestic industries
yerli savunma uçağı
(Askeri) indigenous defensive fighter
yerli sermaye
(Ticaret) domestic capital
yerli sermaye
(Ticaret) national capital
yerli seyahat acentası
(Turizm) domestic travel agency
yerli stok
(Denizbilim) native stock
yerli sözcük
(Dilbilim) native word
yerli terapiler
(Pisikoloji, Ruhbilim) aboriginal therapies
yerli yazarlar
indian authors
yerli yerinde
in its proper place
yerli yerinde
in apple pie order
yerli yerinde
in its proper place; in place, in situ, in its original position
yerli yerinde olma
apple-pie order
yerli yerine
into its proper place
yerli yerine koymak
edit
yerli yersiz (doing something)
without stopping to consider whether or not it's appropriate
yerli yersiz espri yapan
facetious
yerli yersiz konuşmak
(deyim) speak out of turn
yerli çocuk
piccaninny
yerli özel bankalar
(Ticaret) domestic private banks
yerli üretici
domestic manufacturer
yerli üretici
(Ticaret) domestic producer
yerli ürün
(Ticaret) home product
yerli ürün
inland produce
yerli ürün paketi
(Turizm) domestic package tour
yerli ırk
(Arılık) indigenous race
yerli ırk
(Arılık) native race
yerli ırklar
native races
yerli ırklar
(Tarım) native breeds
yerli ırklar
(Çiftçilik) indigenous breeds
yerli şirket
local company
yerli şirket
domestic corporation
yerli şirket
(Ticaret) local corporation
yeni zelanda yerli dili
Maori
yerli içki
domestic drink
yerli içki
domestic alcohol
yerli içki
domestic spirit
yerli turist
(Turizm) domestic tourist
yerliler
(Coğrafya) indigenous people

Latin Americans know very little about the history of the indigenous peoples who used to live here several centuries ago. - Latin Amerikalılar birkaç asır önce burada yaşamış olan yerlilerin geçmişi hakkında çok az şey bilmektedir.

yerliler
indians

Indians inhabited this district. - Yerliler bu bölgede yaşadılar.

The French and Indians won the Battle of Fort Duquesne. - Fransızlar ve yerliler, Fort Duquesne Savaşını kazandılar.

yerli halk
indigenous people
düzenli, derli toplu, yerli yerinde
orderly, neat, in place
gayrisafi yerli hasıla
(Ekonomi) Gross domestic product
asil yerli kadın
gin
bana yerli gibi davranma
don't go native on me
biraz ıngiliz kültürü olan yerli
baboo
Türkisch - Türkisch
Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan
Oturduğu bölgede doğup büyüyen, ataları da orada yaşamış olan (kimse)
Taşınamayan, başka yere götürülemeyen
Belli bir bölgede yetişen
Oturduğu bölgede doğup büyüyen, ataları da orada yaşamış olan kimse: "Ben buranın yerlisiyim, siz yabancı ve belki de geçicisiniz."- R. H. Karay
Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan: "Yerli halıları gördüm, koyu sıcak kırmızılarla diri maviler ağır basıyordu."- B. R. Eyuboğlu
otokton
EVCiL
yerli yersiz
(deyim) Saçma sapan, ulu orta
yerli yersiz
(deyim) Uygun zamanı olup olmadığı düşünülmeden
yerli dolap
bakınız: gömme dolap
yerli malı
Ülkede yetiştirilen veya üretilen sebze, meyve veya malların hepsi
yerli yerinde
Bulunduğu veya uygun yerde
yerli yerine
Kendine ait olan yere
Englisch - Türkisch
(Tıp) n.Bir çeşit iyi cins Türk afyonu
yerli
Favoriten