yenilik

listen to the pronunciation of yenilik
Türkisch - Englisch
novelty

Some people prefer conformity, while others seek novelty. - Diğerleri yenilik ararken, bazı insanlar uygunluk tercih eder.

A novelty wears off in time. - Bir yenilik zamanla yok olur.

(Hukuk) innovation

Thanks to technological innovations, maximum outputs of the factory have doubled. - Teknolojik yenilikler sayesinde, fabrikanın maksimum üretimi iki katına çıktı.

Mrs. Lynde says they've never had a female teacher in Avonlea before and she thinks it is a dangerous innovation. - Bayan Lynde daha önce Avonlea'da hiç kadın öğretmen bulunmadığını söylüyor ve bunun tehlikeli bir yenilik olduğunu düşünüyor.

freshness
rawness
recentness, recency
departure
renewal; innovation
inexperience, greenness
recency
change
newness
improvement
reform
neology
newness; reform; innovation; renewal, innovation; rawness, inexperience
recentness
modernity
brand newness
modernism
neologism
yeni
new

They speak English in New Zealand. - Yeni Zelanda'da, halk İngilizce konuşur.

The factory is producing a new type of car. - Fabrika, yeni cins bir araba üretiyor.

yenilik getirenler
avant garde
yenilik yapmak
innovate
yenilik çıkarmak
to innovate
yenilik getirme
innovation
yenilik yapmak
make a change
yenilik yönetimi
innovation management
yenilik bilgi merkezi
innovation relay centers
yenilik düşkünlüğü
newfangledness
yenilik düşkünlüğü
newfangleness
yenilik getiren kimse
avant gardist
yenilik getirmek
(deyim) put a new face on
yenilik getirmek
(deyim) break new ground
yenilik getirmek
innovate
yenilik korkusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) cainotophobia
yenilik korkusu
misoneism
yenilik korkusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) cainophobia
yenilik korkusu
neophobia
yenilik merakı
neophilia
yenilik yapan
innovatory
yenilik yapmak
to make a change
yenilik yaratan
avant garde
yeni
recent

Is it a recent picture? - O, yeni bir resim mi?

He recently traded in his jeep for a new Mercedes. - O, son zamanlarda jipini yeni bir Mersedesle değiştirdi.

yeni
recently

Recently, I moved to a new apartment. - Geçenlerde yeni bir daireye taşındım.

Tom has recently been learning how to sing a lot of new songs. - Tom son zamanlarda çok sayıda yeni şarkıları nasıl söyleyeceğini öğreniyor.

yeni
new, recent, latest, fresh; incoming, new; newly, recently, just
yeni
new; neo-: yeni Eflatunculuk Neoplatonism. yeni klasikçi neoclassicist
yeni
{s} renewed

I had my driver's license renewed last month. - Sürücü belgemi geçen ay yenilettim.

I haven't renewed my subscription. - Aboneliğimi yenilemedim.

yeni
neo

Washington's neocons believe that there is a clash of civilizations that they're going to win. - Washington'un yeni muhafazakarları onların kazanacakları bir medeniyetler çatışması olduğuna inanıyor.

yenilikler
innovations

In the 22nd century, many technological innovations will be introduced. - 22. yüzyılda, birçok teknolojik yenilikleri sunulacak.

Thanks to technological innovations, maximum outputs of the factory have doubled. - Teknolojik yenilikler sayesinde, fabrikanın maksimum üretimi iki katına çıktı.

yeni
novel

His new novel will come out next month. - Yeni romanı gelecek ay piyasaya çıkacak.

A novelty wears off in time. - Bir yenilik zamanla yok olur.

yeni
young

Her new hair-do made her look younger. - Onun yeni saç-yapımı daha genç görünmesine neden oldu.

Young animals adapt quickly to a new environment. - Genç hayvanlar hızla yeni bir çevreye uyum sağlarlar.

yeni
(Bilgisayar) click the new
yeni
latest

This laboratory is equipped with the latest computers. - Bu laboratuvar en yeni bilgisayarlarla donatılmıştır.

Tom's latest movie just came out. - Tom'un son filmi yeni yayınlandı.

yeni
elementary
yeni
fresh

Is there any fresh news? - Hiç yeni haber var mı?

Tom emptied the water out of the bottle before he refilled it with fresh water. - Tom taze suyla yeniden doldurmadan önce, suyu şişeden boşalttı.

yeni
strange
yeni
(deyim) babe in arms
yeni
crisp
yeni
(Biyoloji) de novo
yeni
unprecedented
yeni
nouveau
yeni
just

Tom put new strings on the old guitar that he had just bought. - Tom aldığı eski gitara yeni teller taktı.

Have you finished it? On the contrary, I'm just starting. - Bitirdin mi? Aksine, yeni başlıyorum.

yeni
unused
yeni
emergent
yeni
daring
yeni
firsthand
yeni
late

Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model. - Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.

I like to use the new font lately. - Son zamanlarda yeni yazı türü kullanmayı seviyorum.

yenilikler
(Bilgisayar) what's new
yeni
newfangled
yeni
clean

A new broom sweeps clean. - Yeni bir süpürge temiz süpürür.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

yeni
in mint condition
yeni
further

His new job further separates him from his family. - Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.

yeni
novice
yeni
smart

Mary used her smartphone as a mirror to touch-up her makeup. - Meryem makyajını yenilemek için akıllı telefonunu ayna olarak kullandı.

I want a new smartphone! - Yeni bir akıllı telefon istiyorum!

yeni
green
yeni
hot

This curry is too hot to eat. - Bu köri yenilmeyecek kadar sıcaktır.

A new hotel will be built here next year. - Burada önümüzdeki yıl yeni bir otel inşa edilmiş olacak.

yeni
novus
yeni
newer

Tom has a newer car than I do. - Tom'un benimkinden daha yeni bir arabası var.

Older carpets are more valuable than newer carpets. - Eski halılar yeni halılardan daha değerlidir.

yenilikler
newcomers
dertlere çare olacağı öne sürülen yenilik
nostrum
ikinci derecede yenilik
(Ticaret) minor innovation
yeni
maiden
yeni
neoteric
yeni
only just

Have you known Tom for a long time? No, I've only just met him. - Tom'u uzun zamandır tanıyor musun? Hayır, daha yeni tanıştım.

Layla's nightmare was only just beginning. - Leyla'nın kabusu daha yeni başlıyordu.

yeni
ingoing
yeni
newly; recently
yeni
newly

Yuka fell in love the moment she was introduced to the newly-appointed English teacher. - Yuka yeni atanmış İngilizce öğretmeniyle tanıştırıldığı an âşık oldu.

Newly printed books smell good. - Yeni basılmış kitaplar güzel kokuyor.

yeni
kaino
yeni
freshly

I love the aroma of freshly brewed coffee. - Yeni demlenmiş kahve kokusunu seviyorum.

A freshly baked cake doesn't cut easily. - Yeni pişirilmiş bir kek kolayca kesilmez.

yeni
incoming
Türkisch - Türkisch
Yeni olma durumu veya yeni olan bir şeyin özelliği: "İstanbul'da arabacı, dülger, demirci olmuş, köye her yeniliği o getirmiştir."- H. E. Adıvar
Eskimiş, zararlı veya yetersiz sayılan şeyleri yeni, yararlı ve yeterli olanlarıyla değiştirme, teceddüt
Yeni olma durumu veya yeni olan bir şeyin özelliği
yenilik korkusu
Her değişiklikten, her yenilikten ürkme hastalığı
yenilik yapmak
Değişiklik yapmak, değişiklik getirmek
Yeni
GICIR
Yeni
cedit
Yeni
acar
Yeni
nev
Yeni
(Osmanlı Dönemi) BİD'
yeni
Kullanılmamış olan
yeni
En son edinilen
yeni
Biraz önce, çok zaman geçmeden
yeni
Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan
yeni
Tanınmayan, bilinmeyen
yeni
Daha öncekilerden farklı olan
yeni
En son edinilen. İşe henüz başlamış. O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan
yeni
İşe henüz başlamış
yeni
Biraz önce, çok zaman geçmeden: "Yeni tanıştığım orman uzmanları çok nazik ve kibar insanlardı."- Ç. Altan
yeni
O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan; değişik