Colds are prevalent this winter.
- Soğuk algınlığı, bu kış yaygındır.
Plastic is the most prevalent type of marine debris.
- Plastik en yaygın deniz debrisidir.
Bad English is the most widespread language in the world.
- Bozuk İngilizce dünyanın en yaygın dilidir.
This type of discrimination isn't very widespread in our country.
- Ülkemizde bu tür bir ayrımcılık çok yaygın değildir.
Border fights were common.
- Sınır kavgaları yaygındı.
The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
- Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
That kind of thinking is pervasive.
- O tür düşünme yaygındır.
Cares and worries were pervasive in her mind.
- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
This magazine circulates widely.
- Bu dergi yaygın olarak dolaşır.
Starvation and disease were rampant among the lowest classes.
- Açlık ve hastalık en alt sınıflar arasında yaygındır.
Contrary to popular belief, Tom isn't that naive.
- Yaygın görüşün aksine, Tom o kadar da saf değildir.
Shark fin soup is very popular in China.
- Köpek balığı süzgeci çorbası Çin'de çok yaygındır.
The old belief is still widely current.
- Eski inanç hala yaygın olarak geçerlidir.
Although in common usage, this word is frequently mispronounced.
- Yaygın kullanımına rağmen, bu sözcük sık sık yanlış telaffuz edilir.
The third most frequent letter in Esperanto is e.
- Esperantodaki en yaygın üçüncü harf e dir.
Earthquakes are like a dime in a dozen in Japan.