yargılanmak

listen to the pronunciation of yargılanmak
Türkisch - Englisch
stand trial

The defendant was about to stand trial when he grabbed the deputy's gun and shot the judge. - Davalı, milletvekilinin silahını kaptığında ve yargıcı vurduğunda yargılanmak üzereydi.

law (for a case) to be heard; to be tried; to be adjudicated
be on trial
yargıla
{f} judge

You can't judge a person if you don't know him well. - İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.

Making such a judgement may lead to wrong ideas. - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.

Türkisch - Türkisch
Yargısı yapılmak
yargılanma
Yargılanmak işi: "Tümü birden sevkedilmedikçe suçüstü mahkemesinde yargılanma olanağı yoktu."- Ç. Altan
yargılanma
Yargılanmak işi
yargılanmak
Favoriten