Definition von yardım im Türkisch Englisch wörterbuch
- assistance
I need medical assistance.
- Tıbbî yardıma ihtiyacım var.
Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
- Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- aid
Germs can only be seen with the aid of a microscope.
- Mikroplar sadece bir mikroskop yardımıyla görülebilir.
Health workers aid people in need.
- Sağlık çalışanları ihtiyacı olan insanlara yardım eder.
- backing
- help
Yesterday I helped the father.
- Dün babama yardım ettim.
Tea and coffee helps to start the day.
- Çay ve kahve, güne başlamaya yardımcı olur.
- favor
I called you because I need a favor.
- Bir yardıma ihtiyacım olduğu için seni aradım.
Tom anonymously donated a million dollars to his favorite charity.
- Tom isimsiz bir şekilde sevdiği hayır kurumuna bir milyon dolar yardımda bulundu.
- rescue
They went to the boy's rescue.
- Onlar çocuğun yardımına gittiler.
Try to hold on until a rescue team arrives.
- İlk yardım ekibi gelinceye kadar dayanmaya çalış.
- assist
Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
- Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
What's the technical terminology for assisting someone to go to the toilet with a urine bottle?
- İdrar şişesi ile tuvalete gidecek birisine yardımcı olmak için teknik terminoloji nedir?
- contribution
- favour [Brit.]
- furtherance
- succour [Brit.]
- backup
- (Hukuk) aid, assistance, auspice, guidance
- aid , assistance , help
- helpfulness
I thank you for your helpfulness.
- Yardımseverliğiniz için teşekkür ederim.
- lift
Help me lift the package.
- Paketi kaldırmama yardım et.
Tom didn't lift a finger to help.
- Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.
- donative
- dole
Tom has been on the dole since the 6th of August, when he lost his job.
- Tom işini kaybettiğinde ağustosun altısından beri işsizlik yardımı alıyor.
- support
He has to work hard in order to support his family.
- Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.
I was trying to be supportive.
- Yardımcı olmaya çalışıyordum.
- relief
Relief supplies were raced to the disaster area.
- Yardım malzemeleri felaket bölgesine hızla ulaştırılmıştır.
Tom absconded with all the money donated for earthquake relief.
- Tom deprem yardımı için bağışlanan tüm parayla birlikte kaçtı.
- comfort
- succor
- help, aid, assistance, succour, succor " muavenet; contribution; donation" bağış, iane
- donation
- booster
- shot
- stand by
You can make it! Go for it. I'll stand by you.
- Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.
- hand
Could you lend me a hand?
- Bana yardım edebilir misin?
Could I give you a hand?
- Sana yardım edebilir miyim?
- cooperation
- subsidy
- (Ticaret) financial support
- guidance
- safeguard
- helping each other
- (Bilgisayar) answer wizard
- (Bilgisayar) more
Tom couldn't have been more helpful.
- Tom daha yardımsever olamazdı.
In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker.
- Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.
- service
Maybe I can be of service.
- Belki de yardımcı olabilirim.
The service agent helped me solve my problem.
- Servis temsilcisi problemi çözmeme yardım etti.
- ministration
- recourse
His last recourse will be to go to his father for help.
- Onun son başvurusu yardım için babasına gitmek olacak.
- pitance
- subsidization
- succory
- boost
- favour
- push
Tom helped us push the car.
- Tom arabayı itmemize yardımcı oldu.
The students wanted us to help push the car.
- Öğrenciler arabayı itmek için yardım etmemizi istedi.
- auspices
- subvention
- a good turn
- succour
- benefaction
- assisted by
- aid to
- aid of
- help of
- aid in
- help on
The three brothers must help one another.
- Üç erkek kardeş birbirlerine yardım etmeliler.
Friends should help one another.
- Arkadaş birbirlerine yardımcı olmalıdır.
- {i} alms
- cooperate
- ministry
- standby
- {i} sustenance
- {i} welfare
Sami was receiving welfare benefits.
- Sami sosyal yardımlar alıyordu.
He is working for social welfare.
- Sosyal yardım için çalışıyor.
- patron
- yardım etmek
- help
The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him.
- Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.
He will be only too glad to help you.
- Sadece ,sana yardım etmekten çok hoşnut olacak.
- yardım etmek
- assist
Tom will be assigned to assist you.
- Tom sana yardım etmek için görevlendirilecek.
Tom reached down to assist Mary to her feet.
- Tom Mary'nin ayaklarına yardım etmek için elini aşağıya doğru uzattı.
- yardım etmek
- aid
The singers sang together in order to raise money to help people with AIDS.
- Aids'li insanlara yardım etmek amacıyla para toplamak için şarkıcılar birlikte şarkı söylediler.
- yardım kermesi
- jumble sale
- yardım parası
- benefit
- yardım toplama faaliyeti
- benefit
- yardım alma
- Getting help
- yardım aramak
- send for help
- yardım aramak
- shout for help
- yardım aramak
- look for help
- yardım eden, yardımcı
- help, help
- yardım kurumu
- charity, charitable institution
- yardım toplama
- whip-round
- Yardım toplama günü
- flag day
- yardım alan kimse
- donee
- yardım alan kimse
- grantee
- yardım alıyor olmak
- be on welfare
- yardım dağıtan görevli
- almoner
- yardım edeceğine söz vermek
- promise to support (someone)
- yardım eden
- conducive
- yardım eden ülke
- aid giving nation
- yardım edin
- help
Please help me take this down.
- Lütfen bunu aşağı çekmek için bana yardım edin.
Help! I've been locked in!
- Yardım edin! İçeride kilitli kaldım!
- yardım eli uzatmak
- bear a hand
- yardım eli uzatmak
- extend
- yardım elini uzatmak
- to give sb a helping hand
- yardım etme
- boost
- yardım etmek
- hand
I would really like to help you, but my hands are tied.
- Gerçekten sana yardım etmek isterim, ama ellerim bağlı.
She devoted her life to helping the handicapped.
- O, özürlülere yardım etmek için hayatını adadı.
- yardım etmek
- further
- yardım etmek
- bear out
- yardım etmek
- second
- yardım etmek
- bear up
- yardım etmek
- 1. to help, aid, assist. 2. to encourage, foster, abet
- yardım etmek
- pull through
- yardım etmek
- comfort
- yardım etmek
- give smb. a lift
- yardım etmek
- afford assistance
- yardım etmek
- lend assistance
- yardım etmek
- a) to help, to assist, to aid, to succour, to succor b) (suça) to abet
- yardım etmek
- bear a hand
- yardım etmek
- lend help to
- yardım etmek
- lend oneself to
- yardım etmek
- service
- yardım etmek
- bear smb. out
- yardım etmek
- support
Tom doesn't make enough money to support his family.
- Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.
- yardım etmek
- befriend
- yardım etmek
- (Hukuk) assist with (to), contribute to, grant assistance
- yardım etmeyen
- unhelpful
- yardım fonu
- benevolent fund
- yardım girişi önceliği
- (Askeri) right of assistance entry
- yardım görmeden
- unassistedly
- yardım görmemiş
- unaided
- yardım istemek
- cry for help
- yardım istemek
- invoke
- yardım isteği
- an application for help
- yardım içerik numarası
- (Bilgisayar) help context id
- yardım kaynağı
- recourse
- yardım kurumu için satış yapılan pazar
- kermess
- yardım kurumu için satış yapılan pazar
- kermis
- yardım programı
- help program
- yardım pulu
- charity stamp
- yardım sinyali
- Mayday
- yardım talebi
- an application for help
- yardım talep edilen devlet ülkesine yardım talep eden devlet ajanının sızması
- (Hukuk) infiltration by agents of the requesting state in the territory of the requested state
- yardım talep edilen devletin bir ajanı yoluyla sızma
- (Hukuk) infiltration by undercover agents of the requested state
- yardım talep edilen devletin bir muhbiri yoluyla sızma
- (Hukuk) infiltration by an informer of the requested state
- yardım toplama
- whip round
- yardım toplamak
- whip round
- yardım toplamak
- pass the hat
- yardım toplamak
- have a whip round
- yardım toplayan kimse
- collector
- yardım ve yataklık
- (Hukuk) receiving and concealing
- yardım yapan kimse
- contributory
- yardım yapmak
- relieve
- yardım çağrısı
- Mayday call
- Yabancı Felaket Yardım Bürosu
- (Askeri) Office of Foreign Disaster Assistance
- yardım etmek
- lend a hand
Tom's only too happy to lend a hand where necessary.
- Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.
- bana yardım et
- give me a hand
- sosyal yardım
- social welfare
- yardım sever
- cooperative
- yardımlar
- grants
There are grants available.
- Mevcut yardımlar var.
- ayni yardım
- public relief
- bana yardım eder misiniz?
- can you help me?
- bana yardım et
- help me
- bize yardım edin
- help us
- daha fazla yardım
- further assistance
- daha fazla yardım için
- (Bilgisayar) please contact
- daha fazla yardım için
- for further assistance
- ekonomik yardım
- economic assistance
- hızlı yardım
- (Bilgisayar) quick help
- kendi kendine yardım
- self-help
- kendi kendine yardım
- self help
- kendine yardım
- self help
- maddi yardım
- (Politika, Siyaset) financial aid
- maddi yardım
- (Politika, Siyaset) financial support
- mali yardım
- financial support
- microsoft yardım
- (Bilgisayar) answer wizard
- size yardım edebilir miyim?
- can i help you?
- sosyal yardım
- welfare work
- sosyal yardım
- social aid
- ulusal yardım
- (Politika, Siyaset) national aid
- yardım almak
- receive aid
- yardım almak
- receive help
- yardım almak
- receive support
- yardım etmek
- tide over
- yardım etmek
- corroborate
- yardım etmek
- facilitate
- yardım etmek
- be of assistance
- yardım etmek
- advance
- yardım etmek
- succor
- yardım etmek
- (Ticaret) boost
- yardım etmek
- contribute
- yardım etmek
- conduce
- yardımlar
- (Ticaret) subsidies
- yardım etmek
- conduce to
- yardım etmek
- carry
The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home.
- Kutu o kadar ağırdı ki Tom Mary'nin onu eve götürmesine yardım etmek zorunda kaldı.
- yardım etmek
- conduce toward
- yardım etmek
- abet
- yardım etmek
- cheer
- yardım etmek
- lend a hand to
- yardım sever
- charitable
- Yardım almak
- get help
I went out to get help.
- Yardım almak için dışarıya çıktım.
We've got to get help.
- Biz yardım almak zorundayız.
- karşılıksız yardım
- unrequited help
- mali yardım
- financial aid
- yardım etmek
- to help
He will be only too glad to help you.
- Sadece ,sana yardım etmekten çok hoşnut olacak.
It is our duty to help one another.
- Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.
- yardım etmek
- do someone good
- Adventist Kalkınma ve Yardım Kuruluşu
- (Askeri) Adventist Development and Relief Agency
- Asker ve Denizci Sivil Yardım Hareketi
- (Askeri) Soldiers and Sailors Civil Relief Act
- Askeri Yardım Programı; tamamlanmamış iniş noktası; tamamlanmamış iniş usülleri
- (Askeri) Military Assistance Program; missed approach point; missed approach procedure
- BM Yakın Doğu Filistinli Mültciler için Yardım ve İş Dairesi
- (Askeri) United Nations Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East
- BM Çocuklara Yardım Fonu
- (Askeri) United Nations Children's Fund
- BM İnsani Yardım Dairesi
- (Askeri) United Nations Department of Humanitarian Affairs
- BM İnsani Yardım İşleri Koordinasyon Ofisi
- (Askeri) United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs
- Birleşmiş Milletler Yardım ve Rehabilitasyon İdaresi
- (Hukuk) United Nations Relief and Rehabilitation Administration (UNRRA)
- Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi, 1959
- (Hukuk) European Convention on Mutual Assistance in Criminal Matters, 1959
- Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol, 1978
- (Hukuk) Additional Protocol to the European Convention on Mutual Assistance in Criminal Matters, 1978
- Dünya Vizyon Yardım ve Geliştirme Ano.Şti.
- (Askeri) World Vision Relief and Development, Inc
- Federal Havacılık Dairesi; Yabancı Yardım Yasası
- (Askeri) Federal Aviation Administration; Foreign Assistance Act
- Felaket Yardım Lojistik Bilgi Sistemi
- (Askeri) Disaster Assistance Logistics Information System
- Güvenlik Harekat Yardım Birliği (Dış Yardım Masası (FAA) )
- (Askeri) Law Enforcement Assistance Unit (FAA)
- Gıda ve İnsani Yardım Bürosu; yabancı insani yardım
- (Askeri) Bureau for Food and Humanitarian Assistance; foreign humanitarian assistance
- Her Bölgede Yardım ve Kurtarma İşbirliği
- (Askeri) Cooperative for Assistance and Relief Everywhere
- Katolik Yardım Servisi; başkanın hazırlılık sistemi; sahil telsiz istasyonu; hal
- (Askeri) Catholic Relief Services; Chairman's readiness system; coastal radio station; community relations service; container recovery system
- Lider Harekat Makamı; yardım yazısı; teklif ve kabul yazısı; harekat alanı konak
- (Askeri) Lead Operational Authority; letter of assist; letter of offer and acceptance; lodgment operational area; logistics over-the-shore (LOTS) operation area
- Meteoroloji Ve Oşinografi Merkezi (METOC) yardım isteği
- (Askeri) METOC assistance request
- Muharebe Sahası Aydınlatma Yardım Sistemi
- (Askeri) Battlefield Illumination Assistance System
- Narkotik Yardım Birliği
- (Askeri) Narcotics Assistance Unit
- Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerine Topluluk Yardım Programı
- (Hukuk) Programme of Community aid to the countries of Central and Eastern Europe (PHARE)
- Radyolojik Yardım Programı; geri bölge koruması; İyileştirme Faaliyeti Projeler
- (Askeri) Radiological Assistance Program (DOE); rear area protection; Remedial Action Projects Program (JCS)
- Rwanda BM Yardım Görevi
- (Askeri) United Nations Assistance Mission in Rwanda
- Savunma Bakanlığı Güvenlik Yardım Dairesi
- (Askeri) Defense Security Assistance Agency
- Savunma Müsteşar Muavin Yardımcısı (İnsani Yardım ve Mülteciler İşleri)
- (Askeri) Deputy Assistant Secretary of Defense - Savunma Müsteşar Muavin Yardımcısı DASD(H&RA) Deputy Assistant Secretary of Defense (Humanitarian & Refugee Affairs)
- Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
- Ministry of Health
- Schengen Bilgi Sisteminde yardım teklifine konu kişi hakkında uyarı konusu
- (Hukuk) issue an alert for the requested person in the Schengen Information System (SIS) (to)
- Uluslar arası Suç Soruşturma Eğitim Yardım Programı (DOJ)
- (Askeri) International Crime Investigative Training Assistance Program (DOJ)
- acil yardım
- (Hukuk) emergency assistance
- adli yardım talebi
- (Hukuk) request for mutual assistance
- adli yardım talepnamesi
- (Hukuk) letter of request, commission regatoire, letter rogatory (UK)