Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
I have to create a new website.
- Yeni bir web sitesi yaratmak zorundayım.
A woman must be a genius to create a good husband.
- Bir kadın iyi bir koca yaratmak için bir dahi olmalı.
I have to create a new website.
- Yeni bir web sitesi yaratmak zorundayım.
It is not possible to conceive without perceiving.
- algılama olmadan yaratmak imkansızdır.
That's got to make a difference.
- O bir fark yaratmak zorunda.
I don't want to make an issue of it.
- Bununla ilgili bir sorun yaratmak istemiyorum.
Investors must distinguish between genuine value creation and wishful thinking.
- Yatırımcılar, gerçek değer yaratma ile hüsnükuruntuyu ayırt etmeliler.
A nation creates music — the composer only arranges it.
- Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.
We don't want to create any new problems.
- Biz hiç yeni sorunlar yaratmak istemiyoruz.
I have to create a new website.
- Yeni bir web sitesi yaratmak zorundayım.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
The two mirrors facing each other created a repeating image that went on to infinity.
- Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.
Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
- 354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
Your behavior is creating a lot of problems.
- Davranışın çok sayıda sorun yaratıyor.
A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
People of Almaty, let us create a child-friendly city!
- Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
Religion played a very important role in creating the various calendars still in use.
- Din hala kullanımda olan çeşitli takvimleri yaratmada çok önemli bir rol oynamıştır.
She's good at creating the narrative of a crime.
- O bir suçun öyküsünü yaratmada iyidir.