We don't want to create any new problems.
- Biz hiç yeni sorunlar yaratmak istemiyoruz.
I have to create a new website.
- Yeni bir web sitesi yaratmak zorundayım.
They want to create a synthetic life form.
- Onlar sentetik yaşam formu yaratmak istiyor.
A woman must be a genius to create a good husband.
- Bir kadın iyi bir koca yaratmak için bir dahi olmalı.
It is not possible to conceive without perceiving.
- algılama olmadan yaratmak imkansızdır.
I want to make a difference.
- Ben bir fark yaratmak istiyorum.
I don't want to make an issue of it.
- Bununla ilgili bir sorun yaratmak istemiyorum.
Investors must distinguish between genuine value creation and wishful thinking.
- Yatırımcılar, gerçek değer yaratma ile hüsnükuruntuyu ayırt etmeliler.
A nation creates music — the composer only arranges it.
- Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
They want to create a synthetic life form.
- Onlar sentetik yaşam formu yaratmak istiyor.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
God created the world.
- Allah dünyayı yarattı.
A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
- Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
- Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
God created the world.
- Allah dünyayı yarattı.
She's good at creating the narrative of a crime.
- O bir suçun öyküsünü yaratmada iyidir.
Perform an experiment in creating a country from scratch.
- Sıfırdan bir ülke yaratmada bir deney gerçekleştirin.