yararli

listen to the pronunciation of yararli
Türkisch - Englisch

Definition von yararli im Türkisch Englisch wörterbuch

yararlı
beneficial

Millions of beneficial organisms live in the human digestive tract. - İnsanın sindirim sisteminde milyonlarca yararlı organizma yaşamaktadır.

Is eating a clove of garlic every day beneficial to your health? - Her gün bir diş sarımsak yemek sağlığınız için yararlı mıdır?

yararlı
useful

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

Iron is a useful metal. - Demir yararlı bir metaldir.

yararlı
helpful

His advice was very helpful. - Onun tavsiyesi çok yararlı oldu.

I gave him some helpful advice. - Ona biraz yararlı tavsiye verdim.

yararlı
advantageous
yararlı
benignant
yararlı
healthful
yararlı
sanative
yararlı
sanatory
yararlı
benign
yararlı
handy

I can think of some situations in which a knife would come in handy. - Bir bıçağın yararlı olabileceği bazı durumları düşünebiliyorum.

Take this folding umbrella with you. It might come in handy. - Bu katlanan şemşiyeyi yanına al. Yararlı olabilir.

yararlı
salutary
yararlı
subservient
yararlı
wholesome
yararlı
salubrious
yararlı
of use

Tom taught me a lot of useful things. - Tom bana birçok yararlı şey öğretti.

yararlı
good

I think it's good for you to read this book. - Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır.

He put her savings to good use. - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.

yararlı
useful; worthwhile; advantageous
yararlı
efficacious
yararlı
profitable
yararlı
healthy
yararlı
useful, beneficial, advantageous, profitable faydalı
yararlı
fruitful
yararlı
effective
yararlı
utile
yararlı
nutritious
yararlı
worthwhile

Tom didn't say anything worthwhile. - Tom yararlı bir şey söylemedi.

I think it's a worthwhile thing to do. - Bence o yapılması yararlı bir şey.

yararlı
relevant
yararlı
constructive
yararlı
of service
yararlı
improving
yararlı
positive
yararlı
serviceable
yararlı
instrumental
yararlı
remunerative
yararlı
asset
yararlı
able-bodied
yararlı
expedient
yararlı
fructuous
yarar
advantage

He often takes advantage of her ignorance. - O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.

You must not take advantage of her innocence. - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.

yarar
profit

Try to profit from every opportunity. - Her fırsattan yararlanmaya çalışın.

I profited from reading this book. - Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.

yarar
benefit

You will benefit by a trip abroad. - Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.

It is certain that he helped them for the benefit of himself. - Onun yararına onlara yardımcı olduğu kesindir.

yararlı özellik
virtue
yararlı olmak
Help, make oneself useful, be beneficial
yararlı olmak
belong
yararlı alan
useful space
yararlı biçimde
instrumentally
yararlı en
working width
yararlı olmak
to help, to benefit
yararlı olmak
stand smb. in good stead
yararlı olmak
make oneself useful
yararlı uzunluk
useful length
yararlı çerçeve
(Bilgisayar) good frames
yararlı şekilde
to advantage
yarar
gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

yarar
utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

yarar
{i} use

You had better make use of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.

Properly used, certain poisons will prove beneficial. - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.

yarar
point

What's the point in doing this? - Bunu yapmanın ne yararı var?

What's the point of not eating? - Yememenin yararı nedir?

yarar
interest

It's in your best interest to testify against Sami. - Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.

It's in your best interest to testify against Tom. - Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.

yarar
virtue
yarar
(Ticaret) boor
yarar
expediency
yarar
good

The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil. - Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.

Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity. - Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.

yarar
useful

All models are wrong, but some are useful. - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.

A cow is a useful animal. - İnek yararlı bir hayvandır.

yarar
(Biyokimya) availment
yarar
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

yarar
behoof
yarar
service
yarar
serviceability
yarar
{i} convenience

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

yarar
benefıt
çok yararlı
very helpful
en yararlı şekilde
to the best advantage
karşılıklı yararlı etkiler
(Hukuk) mutually beneficial effects
sağlığa yararlı
sanative
sağlığa yararlı
sanatory
sağlığa yararlı
healthful
sağlığa yararlı
wholesome
sağlığa yararlı
healthy
sağlığa yararlı
good
yarar
(Hukuk) interest, benefit, advantage
yarar
account
yarar
grist to the mill
yarar
efficacy
yarar
benefit, profit; advantage
yarar
useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
yarar
avail

I availed myself of this favorable opportunity. - Bu olumlu fırsattan yararlandım.

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

yarar
(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
yarar
stead
yarar
serviceable
Türkisch - Türkisch

Definition von yararli im Türkisch Türkisch wörterbuch

yararlı
Yarar sağlayan, yararı olan, faydalı, nafi: "Öbür oyuncular gibi uslu akıllı oynayabilse, pekâlâ takıma yararlı bir eleman olabilirdi."- H. Taner
yararlı
Yarar sağlayan, yararı olan, faydalı, nafi
Yararlı
onat
Yararlı
faydalı

Demir çok faydalı bir metaldir. - Demir çok yararlı bir metaldir.

yararlı olmak
Fayda sağlamak
Yarar
getiri
yarar
Yarayan, elverişli, uygun
yarar
Çıkar, kâr, menfaat
yarar
Bir şeyden elde edilen sonuç, fayda
yarar
Bir işten elde edilen iyi sonuç. Çıkar, kâr, menfaat
yarar
Bir işten elde edilen iyi sonuç