yararlanılmak

listen to the pronunciation of yararlanılmak
Türkisch - Englisch
utilizing
present participle of utilize
yarar
advantage

He took advantage of the opportunity to visit the museum. - O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.

We should not take advantage of the generosity of a friend. - Biz bir arkadaşın cömertliğinden yararlanmamalıyız.

yarar
profit

A wise man profits from his mistakes. - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.

Try to profit from every opportunity. - Her fırsattan yararlanmaya çalışın.

yarar
benefit

You will benefit by a trip abroad. - Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.

Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science. - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.

yarar
gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

yarar
utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

yarar
{i} use

You had better make use of the opportunity. - Fırsattan yararlansanız iyi olur.

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

yarar
point

What's the point in doing this? - Bunu yapmanın ne yararı var?

What's the point of not eating? - Yememenin yararı nedir?

yarar
interest

This book isn't just interesting, but also useful. - Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.

We are working in the interest of peace. - Biz barış yararına çalışıyoruz.

yarar
virtue
yarar
(Ticaret) boor
yarar
expediency
yarar
good

Eating fish is good for your health. - Balık yemek sağlığın için yararlıdır.

He put her savings to good use. - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.

yarar
useful

All models are wrong, but some are useful. - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.

That's not a useful piece of information. - O, yararlı bir bilgi parçası değil.

yarar
(Biyokimya) availment
yarar
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

yarar
behoof
yarar
service
yarar
serviceability
yarar
{i} convenience

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

yarar
benefıt
yarar
(Hukuk) interest, benefit, advantage
yarar
account
yarar
grist to the mill
yarar
efficacy
yarar
benefit, profit; advantage
yarar
useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
yarar
avail

I availed myself of this favorable opportunity. - Bu olumlu fırsattan yararlandım.

You had better avail yourself of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansan iyi olur.

yarar
(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
yarar
stead
yarar
serviceable
yararlanılmak
Favoriten