yararlanılmış

listen to the pronunciation of yararlanılmış
Türkisch - Englisch
imposed on
took advantage of; was taken advantage of
yarar
advantage

We should not take advantage of the generosity of a friend. - Biz bir arkadaşın cömertliğinden yararlanmamalıyız.

He often takes advantage of her ignorance. - O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.

yarar
profit

Try to profit from every opportunity. - Her fırsattan yararlanmaya çalışın.

I profited from reading this book. - Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.

yarar
benefit

I think that this material is of benefit to everyone. - Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.

He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits! - O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.

yarar
gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

yarar
utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

yarar
{i} use

You had better make use of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.

Properly used, certain poisons will prove beneficial. - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.

yarar
point

She thinks her job is pointless. - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.

What's the point of not eating? - Yememenin yararı nedir?

yarar
interest

This book isn't just interesting, but also useful. - Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.

We are working in the interest of peace. - Biz barış yararına çalışıyoruz.

yarar
virtue
yarar
(Ticaret) boor
yarar
expediency
yarar
good

Eating fish is good for your health. - Balık yemek sağlığın için yararlıdır.

He put her savings to good use. - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.

yarar
useful

That's not a useful piece of information. - O, yararlı bir bilgi parçası değil.

All models are wrong, but some are useful. - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.

yarar
(Biyokimya) availment
yarar
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

yarar
behoof
yarar
service
yarar
serviceability
yarar
{i} convenience

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

yarar
benefıt
yarar
(Hukuk) interest, benefit, advantage
yarar
account
yarar
grist to the mill
yarar
efficacy
yarar
benefit, profit; advantage
yarar
useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
yarar
avail

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

I availed myself of this favorable opportunity. - Bu olumlu fırsattan yararlandım.

yarar
(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
yarar
stead
yarar
serviceable