We should not take advantage of the generosity of a friend.
- Biz bir arkadaşın cömertliğinden yararlanmamalıyız.
He took advantage of the opportunity to visit the museum.
- O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
A wise man profits from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
I hope the interview would be of profit.
- Umarım mülakat yararlı olur.
He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!
- O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.
You will benefit by a trip abroad.
- Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
You had better make use of the opportunity.
- Fırsattan yararlansanız iyi olur.
You had better make use of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.
I told you it wasn't pointless.
- Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
This book isn't just interesting, but also useful.
- Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
We are working in the interest of peace.
- Biz barış yararına çalışıyoruz.
Eating fish is good for your health.
- Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
- Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
Iron is a useful metal.
- Demir yararlı bir metaldir.
This site is quite useful.
- Bu site oldukça yararlı.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
You had better avail yourself of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansan iyi olur.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?