The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
She doesn't know who built those houses.
- O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
He doesn't know who built those houses.
- O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
I'm doing this for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
I'm doing it for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
You must do it yourself.
- Onu kendin yapmalısın.
Can you do it in one day?
- Onu bir günde yapabilir misin?
In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
- Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
I want a suit made of this material.
- Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
He is afraid of making mistakes.
- Hata yapmaktan korkuyor.
The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died.
- Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.
They assisted him in performing the operation.
- Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.
She can't have done such a thing.
- O öyle bir şey yapmış olamaz.
He cannot have done such a thing.
- Öyle bir şey yapmış olamaz.
She made up her face in 20 minutes.
- O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
She has made up her mind to go to America to study.
- O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
What do you make of that?
- Onunla ilgili ne yaparsın?
What did you make of that?
- Onunla ilgili ne yaptın?
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
- Konferans öbür gün yapılacak.
Rio's carnival is held in February.
- Rio karnavalı şubat ayında yapılır.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
Many atrocities were committed during the war.
- Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
Butter is made from cream.
- Tereyağı kaymaktan yapılır.
Beer bottles are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
I know you can make it.
- Yapabileceğini biliyorum.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
Tom committed a bank robbery.
- Tom bir banka soygunu yaptı.