yapılmamış

listen to the pronunciation of yapılmamış
Türkisch - Englisch
unperformed
unaccomplished
unmade

Tom was in a hurry so he left his bed unmade. - Tom'un acelesi vardı bu yüzden yatağını yapılmamış olarak bıraktı.

The bed in Tom's room was unmade. - Tom odasındaki yatak yapılmamıştı.

undone

Do what you have left undone, if anything. - Eğer varsa yapılmamış olarak bıraktıklarını yap.

(Ticaret) unfulfilled
unachievable
yap
do
yap
did

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

yap
does

He doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

yap
{f} doing

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

yap
(Bilgisayar) do it

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
made of

I want a suit made of this material. - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
{f} making

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

Tom worries about making mistakes at work. - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.

yap
{f} performing

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

yap
hold in
yap
{f} done

He cannot have done such a thing. - Öyle bir şey yapmış olamaz.

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

yap
made up

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

Tom has made up his mind to go to Boston to study. - Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.

yap
{f} make of

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

Tom doesn't know what to make of this. - Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.

yap
held in

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

yap
commit

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

The committee had a long session. - Komite uzun bir oturum yaptı.

yap
{f} made

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
make&
yap
make

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

Rötuş yapılmamış
unretouched
yap
committed

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

He committed an illegal act. - O, yasa dışı bir eylem yaptı.

alıntı yapılmamış
unquoted
ataması yapılmamış belgeli vaiz
licentiate
haritası yapılmamış
uncharted
iyi yapılmamış
unworkmanlike
sikke yapılmamış
uncoined
sıvası yapılmamış bina
shell
tahsisi yapılmamış fonlar
unapplied funds
ustaca yapılmamış
unworkmanlike
üzerine inşaat yapılmamış
unbuilt on
Englisch - Englisch

Definition von yapılmamış im Englisch Englisch wörterbuch

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
Dänisch - Türkisch

Definition von yapılmamış im Dänisch Türkisch wörterbuch

Yap
saçmalama