yapılmış

listen to the pronunciation of yapılmış
Türkisch - Englisch
{s} made

I want a suit made of this material. - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.

This table is made of wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

{s} done

Don't leave things half done. - İşlerinizi yarım yapılmış bırakmayın.

It needs to be done in the same way. - Aynı şekilde yapılmış olması gerekiyor.

accomplished
made of
{s} wrought
performed
carried out

Many experiments have been carried out in this field. - Bu alanda birçok deneyler yapılmıştır.

fulfilled
in depth
coiffured
work

We know our work isn't done. - İşimizin yapılmış olmadığını biliyoruz.

yapılmış eşya/yiyecek
manufacture
yapılmış şeyler
made things
yapılmış, işlenmiş
made, processed
yan yana dizilen tahtalarla yapılmış olan
carvel built
yan yana dizilen tahtalarla yapılmış olan
(gemi) caravel built
yap
do
yap
did

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
does

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

She doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

beceriksizce yapılmış iş
botch
bozuk arazide yapılmış geçit
causeway
insan eliyle yapılmış şey
artifact
sipariş üzerine yapılmış
custom made

Have you ever had anything custom made? - Hiç sipariş üzerine yapılmış bir şey yedin mi?

tekrar tekrar yapılmış olan
repeated
yap
{f} doing

Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework. - Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

bol yapılmış
loosely made
den yapılmış
made out of
elde yapılmış
handmade
elle yapılmış
hand made
elle yapılmış
free-hand
evde yapılmış kek
bake sale
kepekli undan yapılmış
whole-wheat
kolay yapılmış
facile
konserve yapılmış
canned
numune olarak yapılmış
patterned
servis yapılmış
served
tava yapılmış
(Gıda) fried
yap
(Bilgisayar) do it

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
made of

In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk. - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
{f} making

Making such a judgement may lead to wrong ideas. - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.

Tom worries about making mistakes at work. - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

yap
hold in
yap
{f} done

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

It can be done in a day. - O, bir günde yapılabilir.

yap
made up

She made up her face in 20 minutes. - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} make of

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

I'm not quite sure what to make of this. - Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.

yap
held in

Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium. - Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

yap
commit

They voted to create a committee. - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.

They made John chairman of the committee. - Onlar John'ı komite başkanı yaptı.

yap
{f} made

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

yap
make&
yap
make

The baby is asleep. Don't make a noise. - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

bu maddeden yapılmış olan
This article is made of
eser; yapılmış şey; istisna akdinin konusu
work, the things that were done, the subject of contractual exclusions
ipekten yapılmış kalın örme ip
thick rope made of silk, knitted
kalıba dökülmek yoluyla yapılmış
be poured into molds made by
siparişle yapılmış
special order
yap
committed

Tom committed a bank robbery. - Tom bir banka soygunu yaptı.

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

özenle yapılmış
carefully made
acele ile yapılmış
precipitate
acele ile yapılmış
precipitant
acil durumdaki gemileri aramak için yapılmış uzay sistemi (Rus Uydu Sistemi)
(Askeri) cosmicheskaya sistyema poiska avariynch sudov - space system for search of distressed vessels (Russian satellite system)
anısına yapılmış
memorial
artık kumaşlardan yapılmış
shoddy
asitle yapılmış oyma
etching
atkılından yapılmış
horsehair
atkılından yapılmış kumaş
horsehair
bakım ve onarımı yapılmış
renewed
bakır ve çinko alaşımından yapılmış
pinchbeck
bakırdan yapılmış
copper

Electricity cables are made of copper. - Elektrik kabloları bakırdan yapılmıştır.

balmumundan yapılmış
waxen
boynuzdan yapılmış
horny
boynuzdan yapılmış
corneous
boynuzdan yapılmış eşya
horn
bronzdan yapılmış
bronze
bu hangi kumaştan yapılmış
What material is it made of
buğdaydan yapılmış
wheaten
cam elyafından yapılmış
fiberglass
camdan yapılmış
vitreous
damaskodan yapılmış
damask
damıtılarak yapılmış likör
spirituous liquor
dekor için yapılmış yapı
folly
demirden yapılmış
iron

This bridge is made of iron. - Köprü demirden yapılmış.

Our fence is made of iron. - Bizim çit demirden yapılmıştır.

dimiden yapılmış
fustian
dişbudak ağacından yapılmış
ashen
düzeltmeleri yapılmış yazı
redaction
düşüncesizce yapılmış
offhand
düşüncesizce yapılmış
offhanded
düşüncesizce yapılmış
unconsidered
düşüncesizce yapılmış
hasty
düşüncesizce yapılmış
unguarded
düşünmeden söylenmiş ya da yapılmış
careless
düşünülmeden yapılmış
ill considered
eldeki mevcutla yapılmış nükleer cihazı
(Askeri) improvised nuclear device
elektrikle yapılmış klişe
electro
elle yapılmış
freehanded
elle yapılmış
freehand
elmadan yapılmış
malic
emekle yapılmış eser
lucubration
evde yapılmış
homemade
flanelden yapılmış giysi
flannel
fransa'nın bordo bölgesinde yapılmış
bordeaux
fundadan yapılmış
briery
gümüşten yapılmış
made of silver
hasırdan yapılmış
wicker
hayvan bağırsağından yapılmış tel
(çalgı) catgut
hazırlıksız yapılmış şey
impromptu
hile yapılmış
sharped
hindistan cevizi liflerinden yapılmış
coco
huş ağacından yapılmış
birchen
inciden yapılmış
pearly
insan eliyle yapılmış şey
artefact
istemeden yapılmış
done without intention
istenmeden yapılmış
unmeant
isteğe göre yapılmış
custom built
iyi niyetle yapılmış
well-meant
iyi yapılmış
(konuşma) well turned
iyi yapılmış
well-made
iyi yapılmış
well done

I congratulate you on a job well done. - İyi yapılmış bir işle ilgili seni tebrik ederim.

izinsiz yapılmış iş
unauthorized work
kabaca yapılmış
rough hewn
kabaca yapılmış
rude
kabaktan yapılmış fener
jack o' lantern
kalaydan yapılmış
pewter
kale biçiminde yapılmış
castellated
kalın undan yapılmış ekmek
cobloaf
kamıştan yapılmış org borusu
reedpipe
kayağantaşından yapılmış
slate
kaynak yapılmış
welded
kayın ağacından yapılmış
beechen
kazıklarla yapılmış set
stockade
kelimesi kelimesine yapılmış
verbatim
kemikten yapılmış
bone
kendirden yapılmış
hempen
kepekli undan yapılmış
wholewheat
keresteden yapılmış
timber
kerpiçten yapılmış
unbricked
ketenden yapılmış
flaxen
kolaj tekniğiyle yapılmış resim
collage
koyun yününden yapılmış dokuma
Cheviot
kurşundan yapılmış
lead
kuştüyü ile yapılmış
feathered
kâğıttan yapılmış
made out of paper
kötü yapılmış
slovenly
kötü yapılmış
incondite
kütüklerden yapılmış kulübe
log cabin
kütüklerden yapılmış sal
catamaran
kütüklerden yapılmış yol
corduroy road
makinede yapılmış
machine made
mermerden yapılmış
marble

This statue is made of marble. - Bu heykel mermerden yapılmıştır.

meşeden yapılmış
oaken
meşeden yapılmış eski savaş gemileri
(ıng.) hearts of oak
mum boya ile yapılmış resim
crayon
muziplik yapılmış kişi
larked
oluklu saçtan yapılmış baraka
nissen hut
otopsi yapılmış
autopsied
paket yapılmış
enwrapped
parça parça yapılmış
piecemeal
pençe yapılmış
resoled
pikten yapılmış
cast iron
pirinçten yapılmış
brazen
pirinçten yapılmış
brass
pirinçten yapılmış eşya veya kaide
brass
pişmiş lüleci çamurundan yapılmış
terra cotta
posttan yapılmış aba
kaross
sepet örgüsünden yapılmış şey
basket
sepya ile yapılmış resim
sepia
sipariş üzerine yapılmış
custom built
sipariş üzerine yapılmış
custom

Have you ever had anything custom made? - Hiç sipariş üzerine yapılmış bir şey yedin mi?

siparişle yapılmış
bespoke
su kabağından yapılmış su kabı
calabash
sülfile yapılmış
overcast
tahtadan yapılmış
wood

This table is made from wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

talep edilmeden yapılmış
unsolicited
taştan yapılmış
stony
taştan yapılmış olma
stoniness
tek taştan yapılmış
monolithic
telden yapılmış
wire

This cage is made of wire. - Bu kafes telden yapılmıştır.

topraktan yapılmış
fictile
tuvale yapılmış tablo
canvas
tuğladan yapılmış
brick

The house was built of bricks. - Ev tuğladan yapılmış.

The house is built of red bricks. - Ev kırmızı tuğladan yapılmıştır.

ustaca yapılmış
subtile
ustaca yapılmış
ingenious

This is utterly ingenious. - Bu son derece ustaca yapılmış.

That's very ingenious. - Bu çok ustaca yapılmış.

ustaca yapılmış
subtle
yeniden yapılmış
reconstituent
yontma taşlardan yapılmış yapı
ashlar
yulaftan yapılmış
oaten
çakmaktaşından yapılmış
flinty
çalıdan yapılmış çit
bullfinch
çaputlardan yapılmış
shoddy
çikolatadan yapılmış
chocolate
çok küçük yapılmış
in miniature
öküz derisinden yapılmış
buff
şekerleme yapılmış
candied
şerit testere ile yapılmış süs
scrollwork
Englisch - Englisch

Definition von yapılmış im Englisch Englisch wörterbuch

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
Dänisch - Türkisch

Definition von yapılmış im Dänisch Türkisch wörterbuch

Yap
saçmalama
yapılmış
Favoriten