The mud clung to his shoes.
- Çamur onun ayakkabılarına yapıştı.
As the waves crested about them, Tom and Mary clung desperately to the gunwales of their lifeboat.
- Dalgalar etraflarını döverken Tom ve Meryem can havliyle filikalarının küpeştesine yapıştılar.
Wet clothing clings to the skin.
- Islak giysi cilde yapışır.
This glue does not adhere to plastic.
- Bu yapıştırıcı plastiğe yapışmaz.
Wet clothes adhere to the skin.
- Islak giysiler tene yapışır.
My whole body is sticky with sweat. I want to take a bath as quickly as possible in order to feel refreshed.
- Bütün vücudum terden yapış yapış. Kendime gelmek için mümkün olduğu kadar çabuk bir banyo almak istiyorum.
This is a sticky situation.
- Bu yapış yapış bir durum.
Did you do it by yourself?
- Onu kendin mi yaptın?
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
He doesn't know who built those houses.
- O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
Why doesn't anybody translate my sentences?
- Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
I'm doing it for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
Did you do it by yourself?
- Onu kendin mi yaptın?
You must do it yourself.
- Onu kendin yapmalısın.
In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
- Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
Bottles of beer are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
Tom worries about making mistakes at work.
- Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
Don't be afraid of making mistakes.
- Hatalar yapmaktan korkmayın.
Dr. Jackson is performing an autopsy.
- Dr. Jackson otopsi yapıyor.
They assisted him in performing the operation.
- Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.
If it had not been for her help, you would never have done it.
- Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.
It can be done in a day.
- O, bir günde yapılabilir.
She has made up her mind to go to America to study.
- O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
A molecule is made up of atoms.
- Bir molekül atomlardan yapılmıştır.
Tom and Mary aren't quite sure what to make of this.
- Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.
Tom doesn't know what to make of this.
- Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.
Rio's carnival is held in February.
- Rio karnavalı şubat ayında yapılır.
Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium.
- Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.
The committee had a long session.
- Komite uzun bir oturum yaptı.
They voted to create a committee.
- Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.
Butter is made from cream.
- Tereyağı kaymaktan yapılır.
Butter is made from milk.
- Tereyağı sütten yapılır.
I know you can make it.
- Yapabileceğini biliyorum.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
He committed an illegal act.
- O, yasa dışı bir eylem yaptı.