Oh, Anne, do come quick, implored Diana nervously.
- Diana Oh, Anne, çabuk gel diye gergin biçimde yalvardı.
The sick child's mother implored the doctor to come immediately.
- Hasta çocuğun annesi hemen gelmesi için doktora yalvardı.
He pleaded with the judge for mercy.
- Merhamet için yargıca yalvardı.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
She looked at me with a passionate expression of entreaty.
- O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.
Do not abandon us, I entreat.
- Bizi terk etmeyin, yalvarıyorum.