You must be polite to your elders.
- Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
Young people should respect their elders.
- Gençler yaşlılarına saygı duymalıdır.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
The elderly man takes strong drugs for his heart.
- Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
Layla and Sami have both aged up.
- Leyla ve Sami'nin ikisi de yaşlıdırlar.
We should be kind to the aged.
- Yaşlılara karşı nazik olmalıyız.
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
The old man lives alone.
- Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
Who is that old woman?
- O yaşlı kadın kimdir?
I watched the old woman cross the street.
- Karşıya geçen yaşlı bayanı izledim.
The elderly man takes strong drugs for his heart.
- Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
- Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
Tickets are $30 for general admission and $20 for students and seniors.
- Biletler genel giriş için 30 dolar ve öğrencilerle yaşlılar için 20 dolardır.
She gave her seat to a senior citizen.
- Yaşlı birine yerini verdi.
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.