I like living with you.
- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
If it wasn't for alcohol, none of us would exist.
- Eğer alkol olmasa, hiç birimiz yaşamayız.
Some Westerners no longer believe that their soul exists and that they have eternal life.
- Bazı Batılılar ruhlarının var olduğuna ve sonsuz yaşama sahip olduklarına artık inanmıyorlar.
Fear is essential for survival.
- Korku yaşamak için gereklidir.
Caribou can see ultraviolet light. This ability is crucial to their survival in a harsh Arctic environment.
- Caribou ultraviyole ışığı görebilir. Bu yetenek sert Arktik ortamda yaşamaları için hayati önem taşımaktadır.
I would like to live in the quiet country.
- Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
All of us want to live as long as possible.
- Hepimiz mümkün olduğu kadar uzun yaşamak istiyoruz.
Fadil wanted to experience that type of life.
- Fadıl o türde hayat yaşamak istiyordu.
You don't need to be an artist in order to experience beauty every day.
- Her gün güzelliği yaşamak için sanatçı olmana gerek yok.
Please tell me where you will live.
- Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
I'm sick of this hand-to-mouth existence.
- Kıt kanaat yaşamaktan usandım.
I like living with you.
- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
Tom doesn't know where Mary wants to live.
- Tom, Mary'nin nerede yaşamak istediğini bilmiyor.
Layla knows she hasn't got long to live.
- Leyla uzun süre yaşamak zorunda olmadığını biliyor.
Long live the brotherhood of all peoples.
- Yaşasın tüm halkların kardeşliği.
Long live the Tatoeba Project!
- Çok yaşa Tatoeba Projesi!
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
Did you know that some foxes lived on this mountain?
- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
What animals inhabit those islands?
- Şu adalarda hangi hayvanlar yaşar?
The region has never been inhabited by people.
- Bölgede insanlar hiç yaşamadı.