yağan

listen to the pronunciation of yağan
Türkisch - Englisch
falling
Present participle of fall
That falls or fall

falling prices.

{n} a sinking, fall, error, sin
{s} dropping; descending
decreasing in amount or degree; "falling temperature
from Fall, v
Emergency signal, given by a climber to the belayer, that the climber is falling (and to expect the safety line to become taut) Climbing and SRT Ref MM
suddenly losing an upright position; "they ran from the falling tree"; "a falling wall crushed the car" becoming lower or less in degree or value; "a falling market"; "falling incomes" decreasing in amount or degree; "falling temperature
coming down freely under the influence of gravity; "the eerie whistle of dropping bombs"; "falling rain"
suddenly losing an upright position; "they ran from the falling tree"; "a falling wall crushed the car"
decreasing in amount or degree; "falling temperature"
The action of the verb to fall
A warning yelled by a climber to his or her belay partner to alert them to the fact that they should stop flirting with the cute climbers at the base of the route and be sure to arrest the leader's imminent descent
{f} tumble; descend; decrease; become; occur on; be victimized
Exiting the aircraft and not remembering to wear you skydiving gear
becoming lower or less in degree or value; "a falling market"; "falling incomes"
{i} tumbling, dropping, descending
yağ
oil

Give me the metal bucket with the oil in it. - Bana içinde yağ olan metal kovayı ver.

4. Heat the sesame oil in the wok and melt the butter. - 4. Susam yağını wokta ısıtın ve tereyağını eritin.

yağ
fat

I don't like a fat diet. - Yağlı bir diyeti sevmiyorum.

You had better cut out the fat. - Yağı kesip çıkarsan iyi olur.

yağ
{i} grease

The machine was clogged with grease. - Makine, yağdan tıkanmış.

yağ
flattery

Imitation is the sincerest form of flattery. - Taklit en samimi yağcılık biçimidir.

Flattery won't get you anything. - Yağcılık sana hiçbir şey getirmeyecek.

yağ
essential oil
yağ
ointment
yağ
(Otomotiv,Teknik) lube oil
yağ
(Biyokimya) lipid
yağ
shortening
ince yağan yağmur
fine rain
yağ
the fat
ara sıra yağmur yağan
showery
bardaktan boşanırcasına yağan yağmur
pelting rain
en ince ince yağan
drizzliest
güneşli havada yağan yağmur
sun shower
yağ
oil; fat; grease; tallow; suet
yağ
tallow
yağ
auto. motor oil; lubricating grease
yağ
(cooking) oil; shortening; grease; fat; lard; butter; margarine, oleo, oleomargarine
yağ
oil; fat; grease; lubricant; ointment; mineral/vegetable oil; attar, essential oil; flattery, blarney
yağ
adipose
yağ
slush
yağ
(Anatomi) adeps
yağ
dripping
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) CÜNNET
yağ
Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde
yağ
Vücudun, atılması gereken amonyak, üre gibi bazı maddelerini içine alarak deriden sızan ve ter kokusunu veren madde
yağ
Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde: "Yağ gelen yerden bal esirgenmez."- Atasözü
yağ
Vazelin, mazot gibi fizik nitelikleriyle yağları andıran ve sanayide kullanılan mineral madde: "Yağı tükenmiş motor gibi duraklamış, kalmıştı."- E. E. Talu
yağ
Güzel kokulu bitkilerden çıkarılan uçucu, kokulu ve sıvı madde
yağ
Vazelin, mazot gibi fizik nitelikleriyle yağları andıran ve sanayide kullanılan mineral madde
yağ
Itırlı bitkilerden çıkarılan uçucu, kokulu ve sıvı madde
yağan
Favoriten