The girl walking with Ken is May.
- Ken ile yürüyen kız May'dir.
There is a little boy walking with his dog.
- Köpeği ile yürüyen küçük bir çocuk var.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
People who are not in a hurry stand on the right side of the escalator.
- Acelesi olmayan insanlar yürüyen merdivenin sağ tarafında durur.
She likes to walk alone.
- O tek başına yürümeyi sever.
She was so tired that she couldn't walk.
- Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
He is used to walking long distances.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
In order to swim, you have to learn to tread water first.
- Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.
Do not walk outside this area.
- Bu alanın dışında yürümeyin.