yürüt

listen to the pronunciation of yürüt
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) execute

The procedure must be executed correctly and completely. - Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.

(Bilgisayar) play
(Bilgisayar) exec

The procedure must be executed correctly and completely. - Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.

The executive committee appointed him the president of the company. - Yürütme komitesi onu şirketin başkanlığına atadı.

{f} handled
{f} conducting

Polish archaeologists are conducting scientific studies in Sudan. - Polonyalı arkeologlar Sudan'da bilimsel çalışmalar yürütmektedirler.

{f} conduct

I have an investigation to conduct. - Yürütecek bir soruşturmam var.

Polish archaeologists are conducting scientific studies in Sudan. - Polonyalı arkeologlar Sudan'da bilimsel çalışmalar yürütmektedirler.

yürü
{f} walk

We have walked all around the lake. - Biz gölün etrafında yürüdük.

I'm too tired to walk. - Yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.

yürü
{f} walking

He is used to walking long distances. - O uzun mesafe yürümeye alışkın.

I watched John and Mary walking hand in hand. - John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.

otomatik yürüt
(Bilgisayar) autoplay
yürü
{f} tread

In order to swim, you have to learn to tread water first. - Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.

yürü
trod
yürü
trodden
yürü
walk out

Do not walk outside this area. - Bu alanın dışında yürümeyin.

yürü
amble
yürü
saunter