yükseltme

listen to the pronunciation of yükseltme
Türkisch - Englisch
elevation
lift
(Askeri) amplification
swelling
strengthening
upgrade

To upgrade the firmware, you must go to the download page and download the latest version. - Yazılımını yükseltmek için indirme sayfasına gitmelisin ve en son sürümü indirmelisin.

We will have to upgrade our servers. - Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.

raising, lifting; increasing
aggrandizement
promotion
boost
exaltation
superelevation
{i} uplift
increasing
heightening
extension
escalation
lifting
elevator
(Bilgisayar) do not upgrade
hoist
uptake
{i} uprising
upscaling
yükseltmek
enhance
yükseltmek
raise

Tom didn't have to raise his voice. - Tom sesini yükseltmek zorunda değildi.

You don't have to raise your voice. - Sesini yükseltmek zorunda değilsin.

yükseltmek
escalate
yükseltmek
elevate
yükseltmek
lift
yükseltmek
{f} increase

What can we do to increase our profits? - Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?

sesi yükseltme
amplification
yüksel
{f} rose

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

All sorts of rumors rose about her past. - Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.

yüksel
went up

A cheer went up from the audience. - Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

yükseltmek
exalt
yükseltmek
step up
yükseltmek
{f} advance
yükseltmek
lift up
yüksel
rise

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

gizlilik derecesini yükseltme
(Askeri) upgrade
yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yükseltmek
(deyim) whack up
yükseltmek
bring up
yükseltmek
amplify
yükseltmek
make high
yükseltmek
raised
yükseltmek
put up
yükseltmek
fuel
yüksel
gone up

The average temperature has gone up. - Ortalama sıcaklık yükseldi.

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

yüksel
{f} risen

Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness! - Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} rising

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

yüksel
{f} tower

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking. - Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

yükseltmek
hoist
yükseltmek
bump sth up
yükseltmek
train on
yükseltmek
hist
yükseltmek
{f} rise
yükseltmek
up
yükseltmek
heighten
yükseltmek
{f} promote

His job is to promote sales. - Onun işi satışları yükseltmektir.

yükseltmek
highten
Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
Yükseltmek
upgrade

To upgrade the firmware, you must go to the download page and download the latest version. - Yazılımını yükseltmek için indirme sayfasına gitmelisin ve en son sürümü indirmelisin.

We will have to upgrade our servers. - Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.

ahlâkını yükseltme
edification
arazi yükseltme
landfill
azizlik mertebesine yükseltme
canonization
bilinç yükseltme
consciousness raising
değerini yükseltme
revaluation
ses yükseltme
volume
vites yükseltme
(Otomotiv) up shifting
yükseltmek
to exalt the dignity, worth, or ability of
yükseltmek
get up
yükseltmek
drive up
yükseltmek
to promote, raise (someone) to (a higher rank)
yükseltmek
ennoble
yükseltmek
rear
yükseltmek
send up
yükseltmek
(Elektrik) to amplify
yükseltmek
strengthen
yükseltmek
to raise, elevate, increase the height of (something), make (something) higher: Binayı bir kat yükseltmeye karar verdiler. They decided to make the building one story higher
yükseltmek
set up
yükseltmek
to raise, increase: Sesini yükseltti. He raised his voice. Gazetenin fiyatını yükselttiler. They've raised the price of the newspaper
yükseltmek
(Hukuk) promote, step up
yükseltmek
promote , raise
yükseltmek
bump up
yükseltmek
hike up
yükseltmek
to turn up, increase (the sound of) (a radio, television, etc.): Radyonun sesini yükseltti. He turned up the radio
yükseltmek
louden
yükseltmek
run up
yükseltmek
jack up
yükseltmek
to raise, to lift up, to hoist; to boost, to increase, to bump sth up; to elevate, to exalt; to promote, to advance; to amplify
yükseltmek
scale up
yükseltmek
mark up
yükseltmek
to raise (a number) to (a higher power): Beşi onuncu kuvvete yükselt. Raise five to the tenth power
yükseltmek
jack
yükseltmek
boost
yükseltmek
swell out
yükseltmek
sublime
yükseltmek
{f} uplift
yükseltmek
swell up
yükseltmek
{f} upheave
yükseltmek
glorify

To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety. - Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.

Türkisch - Türkisch
Yükseltmek işi
(Osmanlı Dönemi) TESEYYÜD
(Osmanlı Dönemi) TA'LİYE
terfi
(Osmanlı Dönemi) İNŞAZ
Yükseltmek
arttırmak
Yükseltmek
(Osmanlı Dönemi) ZEFR
Yükseltmek
(Osmanlı Dönemi) İSMA
Yükseltmek
(Osmanlı Dönemi) ŞÜGUR
Yükseltmek
kaldırmak
Yükseltmek
(Osmanlı Dönemi) MAHR
yükseltmek
Aşama ve mevki bakımından daha yüksek duruma getirmek
yükseltmek
Güçlendirmek, şiddetlendirmek
yükseltmek
Yüksek bir düzeye getirmek, geliştirmek: "Bunlar memleketin edebiyat tarihinde beni yavaş yavaş yükselten birer basamak."- H. E. Adıvar
yükseltmek
Bir sayıyı kendisiyle birkaç kez çarpmak
yükseltmek
Yükseğe çıkarmak, yukarı kaldırmak
yükseltmek
Yüksek bir düzeye getirmek, geliştirmek
yükseltmek
Değerini olduğundan daha çok göstermek
yükseltme
Favoriten