yükselterek

listen to the pronunciation of yükselterek
Türkisch - Englisch
raising

The car passed by, raising a cloud of dust behind it. - Araba arkasında bir toz bulutu yükselterek geçti.

uprising
yükselterek eşitlemek
level up
yüksel
{f} rose

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

yüksel
went up

A cheer went up from the audience. - Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

yüksel
rise

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

yüksel
{f} risen

The exchange rate for the yen against the dollar has risen. - Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.

The river's water level has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

yüksel
{f} rising

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

Prices will continue to go up. - Fiyatlar yükselmeye devam edecek.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
yükselterek
Favoriten