yükselten

listen to the pronunciation of yükselten
Türkisch - Englisch
step up
stepup
yüksel
{f} rose

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

yüksel
went up

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

yüksel
rise

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

Why have coffee prices gone up? - Kahve fiyatları neden yükseldi?

yüksel
{f} risen

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

The exchange rate for the yen against the dollar has risen. - Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.

yüksel
{f} rising

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

There's no guarantee that the stock will go up. - Hisse senedinin yükseleceğinin bir garantisi yok.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) RAFİA
yükselten
Favoriten