The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity.
- Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.
Prices are about to go up again.
- Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.
Fees are about to go up.
- Ücretler yükselmek üzere.
I deserve that raise.
- O yükselmeyi hak ediyorum.
The yen rose to the dollar.
- Yen dolar karşısında yükseldi.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
The unemployment rate went up to 5% because of the recession.
- İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.
The rocket went up smoothly.
- Roket sorunsuzca yükseldi.
The world's population tends to increase.
- Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.
Prices continued to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam etti.
Prices are still on the rise.
- Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.
How will we feed everyone if the world's population keeps rising?
- Dünya nüfusu yükselmeye devam ederse herkesi nasıl besleyeceğiz?
Whoever you vote for, prices will go on rising.
- Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek.
I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
- Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
The value of the dollar declines as the rate of inflation rises.
- Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.
The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
My grades at school have gone up.
- Okulda notlarım yükseldi.
The average temperature has gone up.
- Ortalama sıcaklık yükseldi.
The river's water level has risen.
- Nehrin su seviyesi yükseldi.
The exchange rate for the yen against the dollar has risen.
- Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.
The sun is rising now.
- Güneş şimdi yükseliyor.
The yen is rising and the dollar is falling.
- Yen yükseliyor dolar düşüyor.
The tower rose up against the blue sky.
- Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.
The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
As global warming increases, sea levels get higher and higher.
- Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.
It is certain that the price of gold will go up.
- Altın fiyatının yükseleceği kesin.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.