yükselme

listen to the pronunciation of yükselme
Türkisch - Englisch
ascent
gain
rising

Whoever you vote for, prices will go on rising. - Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek.

How will we feed everyone if the world's population keeps rising? - Dünya nüfusu yükselmeye devam ederse herkesi nasıl besleyeceğiz?

promotional
advance
escalation
distinction
promotion
scaling
upsurge
increase

The world's population tends to increase. - Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.

advancement
pickup
step up
progress
hike
climb
upheaval
uprising
(Hukuk) progress, upsurge, upswing
rise

The value of the dollar declines as the rate of inflation rises. - Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

swelling
ascension
upthrust
flux
raise

I deserve that raise. - O yükselmeyi hak ediyorum.

rising; boost; advancement
swell
preferment
flowering
(Ticaret) upturn
elevation
elevator
greasy
towering
jump
arising
rising out
pitch
boost
uplift
stepup
lift
yükselmek
rise

The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity. - Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.

yükselme hırsı
rising ambition
yükselme eğilimi
upward movement
yükselme fırsatı
opportunity for advancement
yükselme olanağı olmayan iş
blind alley occupation
yükselme şansı
promotion prospects
yükselmek
go up

Fees are about to go up. - Ücretler yükselmek üzere.

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

yüksel
{f} rose

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

yüksel
went up

A cheer went up from the audience. - Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

yükselmek
to rise, increase, mount
yükselmek
improve
yükselmek
gain
yükselmek
{f} arise
yüksel
rise

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

aniden yükselme
surge
dikine yükselme
(Havacılık) zoom
yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yükselmek
shoot up
yükselmek
(Konuşma Dili) bump up
yükselmek
gone up
yükselmek
buoy
yükselmek
boom
yükselmek
tower up
yükselmek
come in
yükselmek
rose
yükselmek
go
yükselmek
risen
yükselmek
rear
yükselmek
rise out
yüksel
gone up

Why have coffee prices gone up? - Kahve fiyatları neden yükseldi?

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

yüksel
{f} risen

The river's water level has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} rising

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking. - Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

yükselmek
climb
yükselmek
ascend
yükselmek
come up
yükselmek
surge
yükselmek
(for a voice) to get louder, rise in volume
yükselmek
to rise (in someone´s estimation)
yükselmek
to rise, advance, be promoted; to better oneself, come up in the world
yükselmek
work one's way up
yükselmek
get high
Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
birden hızla yükselme
skyrocketing
birden yükselme
zoom
dalış yaparak tekrar yükselme
dip
göğe yükselme
ascension
havaya yükselme
levitation
kapiler yükselme
capillary elevation
yeniden yükselme
rally
yükselmek
get one's promotion
yükselmek
tower
yükselmek
step up
yükselmek
scale up
yükselmek
be in the ascendent
yükselmek
to rise, ascend
yükselmek
to rise (in someone's estimation)
yükselmek
be in the ascendant
yükselmek
upheave
yükselmek
rear up
yükselmek
heighten
yükselmek
sublime
yükselmek
louden
yükselmek
steepen
yükselmek
nose up
yükselmek
harden
yükselmek
soar
yükselmek
to rise, to ascend, to go up, to mount; to rise, to go up, to increase, to mount; to rise, to advance; (güneş) to come up, to climb
yükselmek
swell
yükselmek
upsurge
yükselmek
escalate
yükselmek
billow
yükselmek
increase
yükselmek
lift
yükselmek
scend
Türkisch - Türkisch
Yer kabuğunun yerin düşey salınımından ileri gelen kımıldanımı
Terfi
Yükselmek işi, itila
Suların kabararak yüzeyinin yükseğe çıkması
Terfi: "... askerî hâkimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunda gösterilir."- Anayasa
Yükselmek
(Osmanlı Dönemi) VAKL
Yükselmek
(Osmanlı Dönemi) İRTİFA ALMAK
yükselmek
Güçlenmek, şiddetlenmek
yükselmek
Aşaması artmak
yükselmek
Güçlenmek, şiddetlenmek: "Sağdan soldan nargile gurultularının yükseldiği işitiliyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu
yükselmek
Çoğalmak, artmak
yükselmek
Fiyat, çoğalmak, artmak
yükselmek
Yükseğe çıkmak: "Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti."- N. Cumalı
yükselmek
Yüce duruma gelmek, yücelmek
yükselmek
Yükseğe çıkmak
yükselme
Favoriten