yüksek sesle

listen to the pronunciation of yüksek sesle
Türkisch - Englisch
loud

I spoke loudly so that everyone could hear me. - Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.

You don't have to talk so loud. - Çok yüksek sesle konuşmak zorunda değilsiniz.

aloud

You ought to read English aloud. - İngilizceyi yüksek sesle okumalısın.

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

out loud

I felt an impulse to cry out loud. - Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.

Tom nearly laughed out loud. - Tom neredeyse yüksek sesle kahkaha atacaktı.

declaim
loudly

Tom told Mary not to laugh so loudly. - Tom Mary'ye çok yüksek sesle gülmemesini söyledi.

Someone is knocking loudly at the door. - Birisi yüksek sesle kapıyı çalıyor.

(reading, speaking) aloud
out

Tom laughed out loud. - Tom yüksek sesle güldü.

I felt an impulse to cry out loud. - Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.

boisterously
{s} declamatory
yüksek sesle gülmek
cachinnate
yüksek sesle konuşmak
talk up
yüksek sesle konuşmak
speak up

You've got to speak up. - Yüksek sesle konuşmak zorundasın.

yüksek sesle okumak
declaim
yüksek sesle okumak
to read aloud
yüksek sesle okumak
spout
yüksek sesle çalmak
blare
yüksek ses
loud

They are talking loudly when they know they are disturbing others. - Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..

You don't have to talk so loud. - Çok yüksek sesle konuşmak zorunda değilsiniz.

yüksek ses
blare
yüksek ses
(Otomotiv) high sounds
yüksek ses
clarion
yüksek ses
load sound
yüksek ses
elevated noise
yüksek ses
cry

He gave a loud cry for help. - Yardım için yüksek sesle bağırdı.

Tom began to cry loudly. - Tom yüksek sesle ağlamaya başladı.

yüksek ses
storm
daha yüksek sesle çalmak
play up
listeden yüksek sesle okumak
call off
yüksek ses
falsetto
Türkisch - Türkisch
hızlı
yüksek ses
İnce ses
yüksek ses
Uzaktan işitilecek nitelikte ses