The first step toward recovery is admitting that you have a problem.
- İyileşme yönündeki ilk adım, bir sorunun olduğunu kabul etmektir.
He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
We must examine the various aspects.
- Çeşitli yönleri incelemeliyiz.
I have no sense of direction so I always travel with a compass.
- Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
The Way produces one, one produces two, two produces three, and three produces the myriad things.
- Yöntem biri, bir ikiyi, iki üçü, ve üç sayısız şeyleri üretir.
He asked me which way to go.
- Bana hangi yöne gideceğini sordu.
Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before?
- Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?
The flood diverted the course of the river.
- Sel nehrin yönünü değiştirdi.
There's a trend these days towards small families.
- Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
Your sexual orientation is not something you can change.
- Cinsel yöneliminiz değiştirebileceğiniz bir şey değildir.
By simply changing the orientation of a house in relation to the sun, you can save up to thirty percent of the energy required or wasted for heating or cooling it.
- Güneşe göre bir evin yönünü değiştirerek evi ısıtmak ya da soğutmak için gerekli ya da boşa harcanmış enerjinin yüzde otuzunu tasarruf edebilirsiniz.
We were rerouted because of weather.
- Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.
That person is elected by the majority party caucus.
- O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.
A farewell party was held for the executive who was retiring.
- Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.
I heard Tom's side of the story.
- Tom'un hikaye yönünü duydum.
I just discovered the dark side of Tatoeba.
- Tatoeba'nın karanlık yönünü kesinlikle keşfettim.
Japanese differ from American in many respects.
- Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.
England resembles Japan in many respects.
- İngiltere birçok yönden Japonya'ya benzer.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
He has no sense of direction.
- Onun yön duygusu yoktur.
Tom floated downstream on a raft.
- Tom bir salla akıntı yönünde batmadan yüzdü.
We canoed downstream.
- Kanoyla akıntı yönünde yol aldık.