Bu sorun tartışılmaya değer.
- This problem is worth discussing.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Sekiz yaşında bir araba neredeyse değersizdir.
- An eight-year-old car is almost worthless.
Yatırım firması, değersiz hisse senedi satın alarak müşterilerini aldattı.
- The investment firm tricked customers into buying worthless stock.
Onun bedelinin ne olduğunu biliyorum.
- I know what that's worth.
Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
- In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
Cannes'daki Carlton otelinden 40 milyon euro değerinde mücevherler çalındı.
- Jewels worth €40-million were stolen in Cannes from the Carlton hotel.
Aota güveninize layık değildi.
- Aota was not worthy of your trust.
O kuşkuya layık değildi.
- He wasn't worthy of suspicion.
Bir arkadaş az sayıda hazine kadar çok değerlidir.
- Few treasures are worth as much as a friend.
Bunun ne kadar değerli olduğunu düşünüyorsun?
- How much do you think this is worth?
Tom'un servet değeri ne kadar?
- How much is Tom's estate worth?
Leyla'nın net serveti on milyon dolardır.
- Layla's net worth is estimated at ten million dollars.
Bu eşya ağırlığınca altın eder!
- This stuff is worth its weight in gold!
Bu üç yüz dolar eder.
- It's worth three hundred dollars.
O müzeyi ziyaret etmek faydalıdır.
- It is worthwhile visiting that museum.
Müzeyi ziyaret etmek faydalıdır.
- It is worthwhile visiting the museum.
Onun görüşü işe yaramaz.
- His opinion is worthless.
Bu bütünüyle işe yaramaz.
- This is totally worthless.
Cleanliness is the virtue most worth having but one.
For, adds our erudite Friend, the Saxon weorthan equivalent to the German werden, means to grow, to become; traces of which old vocable are still found in the North-country dialects, as, ‘What is word of him?’ meaning ‘What is become of him?’ and the like. Nay we in modern English still say, ‘Woe worth the hour.’ {Woe befall the hour}.
I think you’ll find my proposal worth your attention.
This job is hardly worth the effort.
Don't be a worthless slouch! Go get yourself a job.