Tom herkesin güvende olup olmadığını merak etmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but wonder if everybody was safe.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Harika hediye için teşekkürler.
- Thank you for the wonderful gift.
Mısır piramitleri dünyanın yedi harikasından biridir.
- The pyramids of Egypt are one of the seven wonders of the world.
Harika hediye için teşekkürler.
- Thank you for the wonderful gift.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.
- I've always wondered what it'd be like to have siblings.
Sam'in nerede olduğunu ve ne yaptığını merak etti.
- She wondered where Sam was and what he was doing.
Linux Deepin başka bir mükemmel Linux dağıtımıdır.
- Linux Deepin is another wonderful Linux distribution.
Bu gece mükemmel dans ettin.
- You danced wonderfully tonight.
Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey.
- It's a wonder they're still awake.
Düğünümüzde söyleyebilsen şahane oldurdu.
- It would be wonderful if you could sing at our wedding.
Çocuklar için, bu dünya harikalar ve mucizelerle doludur.
- For children, this world is full of wonders and miracles.
Hindistan cevizi yağı mucizeler yapar!
- Coconut oil does wonders!
Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.
- Only a wonder can help us now.
O şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- She looked around in wonder.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
- I sometimes wonder if I am a girl.
Ne yaptığımızı merak ediyor olacak.
- He will be wondering what we are doing.
Alaaddin sihirli bir lamba buldu.
- Aladin found a wonderful lamp.
Alaaddin harika bir lamba buldu.
- Aladin found a wonderful lamp.
O bana en harikulade hediyeyi verdi.
- He gave me the most wonderful present.
The idea was so crazy that it is a wonder that anyone went along with it.
Miss Paynter had a little wonder as to whether the man, as she called Mr. Lacy in her own mind, had ever been admitted to this room. She thought not.
He's a wonder at cooking.
He is massively corrupt. It is wonderful how the man's popularity survives.
They served a wonderful six-course meal.
The show was wonderful. You should have seen it.
- The show was wonderful. You should've seen it.
What a wonderful family!
- What a wonderful family.