Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- We men are used to waiting for the women.
Kadınlar ondan hoşlanmadılar.
- Women didn't care for him.
Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
- Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
Kadınlar ondan hoşlanmadılar.
- Women didn't care for him.
Bayanların ve çocukların sana ne dediklerini anlamada sorunların mı var?
- Do you have problems understanding what women and children say to you?
Fransa'nın bayanları güzeldir.
- The women of France are beautiful.
O benim annem değil fakat en büyük ablamdır.
- She is not my mother but my oldest sister.
Mary Tom'un ablasıdır.
- Mary is Tom's older sister.
Bireysel özgürlük demokrasinin temelidir.
- Individual liberty is the essence of democracy.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
- Iran balks at release of American woman.
O bencil bir kadındır.
- She is a selfish woman.
Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
- My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
Kristy Anderson, Larry Ewing'in eşidir.
- Kristy Anderson is the wife of Larry Ewing.
O köpek erkek mi yoksa dişi mi?
- Is that dog male or female?
Bir erkek timsah bir dişi köpeği yedi.
- A male crocodile ate a female dog.
Betty güzel bir kızdır, değil mi?
- Betty is a pretty girl, isn't she?
Onun kız arkadaşı Japon.
- His girlfriend is Japanese.
Bir bireyin hakları ve sorumlulukları vardır.
- An individual has rights and responsibilities.
Her insan bir bireydir.
- Each human being is an individual.
O ilk Japon kadın astronot olacak.
- She will be the first female Japanese astronaut.
O kadın arkadaşlık istedi.
- He wanted female companionship.
Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
- Yesterday my sister went to Kobe.
O, bana kız kardeşini tanıttı.
- He introduced his sister to me.
Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
- Yesterday my sister went to Kobe.
Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
- These are my sister's magazines.
Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez.
- He never sees me without complaining about his wife.
John Floridalı, karısı ise Kaliforniyalı.
- John comes from Florida and his wife from California.
Onların eşlerinin hepsi otobüse bindi.
- All of their spouses got on the bus.
Eşiniz sizinle birlikte kiliseye katılır mı?
- Does your spouse attend church with you?
The nature of women's oppression has changed as societies have developed.
Toplum ve birey birbirinden ayrılamazlar.
- Society and the individual are inseparable.
Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.
- Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six.
Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.
- Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk.
Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.
- She had an individual style of speaking.
İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.
- Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.
Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir.
- The sister of your father or mother is your aunt.
Kız kardeşim hemşiredir.
- My sister is a nurse.
Hemşire, bu hastayı gözünüzün önünden ayırmayın.
- Sister, don't let this patient out of your sight.
Kızkardeşini görmek istiyorum.
- I want to see your sister.
Sen ve kızkardeşin yakın mısınız?
- Are you and your sister close?
İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.
- Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
Sanırım, o kadın onun karısıdır.
- That woman is his wife, I think.
Şu kadını görüyor musun? O benim eşim.
- Do you see that woman? She's my wife.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Bu mektup yaşlı bayanadır.
- This letter is to the old woman.
Polonyalı bir bayanla evlendim.
- I am married to a Polish woman.
She's my wife. O benim karım.
Öpüşen iki bayan şarkıcının bir videosunun neden bu kadar ilgi çektiğini anlamıyorum.
- I don't understand why a video of two female singers kissing is getting so much attention.
Favori bayan repçin kim?
- Who's your favorite female rapper?
Bu kız bir kadın oldu.
- This girl has become a woman.
Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
- Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
- Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
Eşinizle birlikte ne kadar zaman harcarsınız?
- How much time do you spend with your spouse?
Hem siz hem de eşiniz geliyorsa, lütfen bana bildirin.
- If both you and your spouse are coming, please let me know.
Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
- My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
Bayan Davis sadece mükemmel bir eşti.
- Mrs. Davis was anything but a perfect wife.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Şu kadın onun karısı olmalı.
- That woman must be his wife.
İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.
- Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
Sevgilisi okul oyunu için başka bir kızı öpmek zorunda olduğu için Mary mutsuz.
- Mary's not happy that her boyfriend has to kiss another girl for the school play.
Priscilla Chan, Mark Zuckerberg'in sevgilisidir.
- Priscilla Chan is the girlfriend of Mark Zuckerberg.
Her kişi bir bireydir.
- Every person is an individual.
Toplumdaki değişiklikler kişilerden gelir.
- Changes in society come from individuals.
Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
- Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
Her insan bir bireydir.
- Each human being is an individual.
It is agonizing for the united States to lose our young men and women.
- It is agonizing for America to lose our young men and women.
Generally, men are taller than women.
- In general, men are taller than women.
Fourier was the most ardent and voluminous advocate of women's liberation and of sexual freedom among the early socialists.
At the convent, Sister Grace supervises the kitchen.
Please welcome Sister Smith as she moves from her former congregation to her new congregation.
Native American leader Chief Seattle urged ecological responsibility, referring to Brother Eagle and Sister Sky in his purported 1854 speech.
The car my grandfather gave me only got ten miles per gallon.
- The car my grandfather gave me only got ten miles to the gallon.
The car my grandfather gave me only got ten miles to the gallon.
- The car my grandfather gave me only got ten miles per gallon.
I'm going to meet my girl over there.''.
Amanda is a girl of 16.
Your girl turned up on our doorstep.
Stop being such a girl and punch back.
As we can't print them all together, the individual pages will have to be printed one by one.
individual personal pension; individual cream cakes.
The pieces of the puzzle mate perfectly.
My little sister is an annoying pest.
Sisters Are Doin’ It for Themselves.
I’m trying to correct my sagging floor by sistering the joists.
Of Lady Auranthe, our new-spoused daughter?.
A new wife for the gander is introduced into the pen.
Tom disappeared into the mist.
- Tom sis içinde gözden kayboldu.
A curtain of mist blocked our view.
- Bir sis perdesi bizim görüşümüzü engelledi.
I could see nothing but fog.
- Sisten başka bir şey göremedim.
The light of the lamp glimmered in the fog.
- Lambanın ışığı siste parıldıyordu.
The accident was due to the smog.
- Kaza kirli sis nedeniyle oldu.
The air was infected with photochemical smog.
- Hava fotokimyasal sis ile enfekte edildi.
Welsh is a beautiful language.
- Galce güzel bir dildir.
I like to speak Welsh.
- Galce konuşmayı seviyorum.
Great Britain consists of Wales, England, and Scotland.
- Büyük Britanya; Galler, İngiltere ve İskoçya'dan oluşur.
Welsh is an official language in Wales and Chubut.
- Galce, Galler ve Chubut'ta resmi bir dildir.
... now women hold a majority in lower-wage jobs ...
... these people mostly women execution there in management and strategy ...