with none; lacking; in the absence of; besides; outside of the framework of

listen to the pronunciation of with none; lacking; in the absence of; besides; outside of the framework of
Englisch - Türkisch

Definition von with none; lacking; in the absence of; besides; outside of the framework of im Englisch Türkisch wörterbuch

without
olmadan

Televizyon olmadan yaşayamam. - I can't live without a TV.

Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz. - Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.

without
{e} 1. -siz: You can't live without money. Parasız yaşanmaz. He won't go without her. Onsuz gitmez. It's merely sound without sense. Sadece
without
olmaksızın

O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu. - He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.

Dan'in idam cezası şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapse çevrildi. - Dan's death sentence was commuted to life in prison without parole.

without
haricen
without
-medeti
without
o olmadan

O olmadan bunu yapamayız. - We can't do this without him.

İtiraf ediyorum, o olmadan yaşamımın bu on yılı boş ve amaçsız olurdu. - I admit that, without him, those ten years of my life would have been empty and without goals.

without
onsuz

Bir pasaport, yabancı bir ülkeye giderken, onsuz gidemeyeceğin bir şeydir. - A passport is something you cannot do without when you go to a foreign country.

Neye ihtiyacınız olduğunu söylerseniz ve ben onsuz nasıl idare edeceğinizi söylerim. - Tell me what you need and I'll tell you how to get along without it.

w/o
w / o
without
times without numbe
without
(bağlaç) medikçe, meksizin
without
-siz: You can't live without money. Parasız yaşanmaz. He won't go without her. Onsuz gitmez. It's merely sound without sense. Sadece
without
{e} siz

Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır. - Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house.

İnsanlar sizin hakkınızda duydukları bütün iyi şeyleri sorgulayacak fakat bütün kötü şeylere tereddüt etmeden inanacaklardır. - People will question all the good things they hear about you but believe all the bad without a second thought.

without
gayri ihtiyari
without
without thinking düşünmeden
without
without taxes vergiler hariç
without
conj. medikçe
without
dışarıda

Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin. - It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.

without
edat
without
meksizin
Englisch - Englisch
{e} w/o
{e} without
with none; lacking; in the absence of; besides; outside of the framework of

    Silbentrennung

    with none; lacking; in the ab·sence of; besides; out·side of the frame·work of

    Aussprache

Favoriten