Bunu kolayca yapabilirsin.
- You can do this with ease.
O kolayca İngilizce yazıyor.
- He writes English with ease.
O, bilmeceyi kolaylıkla çözdü.
- She solved the puzzle with ease.
O kolaylıkla yarışı kazandı.
- He won the race with ease.
Otobüs durağını kolayca bulacaktır.
- He will find the bus stop easily.
Ahşap evler kolayca tutuşurlar.
- Wooden houses catch fire easily.
Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- I can easily wait till tomorrow.
Bu cihaz deniz suyunu kolaylıkla içme suyuna çevirmeyi mümkün kıldı.
- This device made it possible to turn sea-water into fresh water easily.
Arzu ettiğini kolaylıkla alabildi.
- She managed to get what she desired easily.
... And the relative ease with which television ...
... and that's a decision that is ease their financial stress and boosted their ...