O kolayca İngilizce yazıyor.
- He writes English with ease.
O, kolayca ata bindi.
- She mounted the horse with ease.
O çapraz bulmacayı kolaylıkla çözdü.
- He did the crossword with ease.
O kolaylıkla yarışı kazandı.
- He won the race with ease.
Ahşap evler kolayca tutuşurlar.
- Wooden houses catch fire easily.
O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- She catches colds easily.
Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- I can easily wait till tomorrow.
Arzu ettiğini kolaylıkla alabildi.
- She managed to get what she desired easily.
O, evini kolaylıkla bulabildi.
- He could find her house easily.
... And the relative ease with which television ...
... and that's a decision that is ease their financial stress and boosted their ...