Bilgi sınırlıdır; bilgelik daha sınırlı.
- Knowledge is scarce; wisdom is scarcer.
Bu ülkede petrol sınırlıdır.
- Oil is scarce in this country.
Yağmur bu ülkede seyrektir.
- Rain is scarce in this country.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
- Tom scarcely recognized Mary.
Tom güçlükle nefes alabildi.
- Tom could scarcely breathe.
Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu.
- Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Telefon kulübeleri burada çok az bulunur.
- Telephone booths are very scarce around here.