Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
- Please write with a pen.
Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
- Wisdom does not automatically come with age.
Eğer istiyorsan bizimle birlikte gelebilirsin.
- Come along with us if you like.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- As long as you are with him, you can't be happy.
Tom'la beraber kalıyorum.
- I'm sticking with Tom.
O her gün şemsiyesini yanında taşır.
- He carries his umbrella about with him every day.
Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı.
- Unfortunately she only had five dollars with her.
Gözleri kapalı olarak onun yanına oturdu.
- She sat next him with her eyes closed.
Yanına bir şemsiye almadı.
- He didn't take an umbrella with him.
Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin?
- Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?
Ben özellikle bu canlı portreden memnunum.
- I am pleased with this vivid portrait in particular.
Emily ile beraber gitmek istiyorum.
- I want to go together with Emily.
Boston'a Mary ile beraber giden kişi Tom'dur.
- Tom is the one who went to Boston with Mary.
O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
- He is doing it with my help.
Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
- Tom can get in touch with Mary by email.
Tom, gribi yüzünden yatakta.
- Tom is in bed with the flu.
O, soğuk algınlığı yüzünden yatakta.
- She is in bed with a cold.
Tom masanın üzerindeki yemeği birkaç dakika içinde yemiş.
- Within a few minutes Tom had eaten up all the food on the table.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Her şey onun aracılığıyla var oldu ve var olan hiçbir şey onsuz olmadı.
- All things were made by him; and without him was not any thing made that was made.
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
O şirketin yeni bilgisayar mimarisi ile ilgili bir sorun vardı. Onlar şimdi bir iptal çılgınlığını gözden geçirecekler.
- There was a problem with the architecture of that company's new computer. They're going through a recall frenzy right now.
Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
- Do you have anything to say with regard to this matter?
Yardımın sayesinde başarabildim.
- With your help, I could succeed.
Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin.
- With your talent, you should be able to make a lot of money.
Tom grip nedeniyle hastalandı.
- Tom came down with the flu.
Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.
- I had to have my brother help me with my homework due to illness.
O bir hafta içinde geri dönecek.
- She will be back within a week.
O bir saat içinde geri dönecektir.
- She will return within an hour.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
- My car looks shabby in comparison with his new one.
Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
- Do you have anything to say with regard to this matter?
Bu cümleler zamana göre farklı.
- These sentences only differ with respect to tense.
Bu belgeler konusunda, sanırım en iyi şey onları yok etmektir.
- With respect to these documents, I think the best thing is to destroy them.
Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have hardly any money with me.
Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.
- I take an umbrella with me when I go out.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
- I can't agree with you with regard to the new plan.
Deneyim zamanla kazanılır.
- Experience is acquired with time.
Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarıyla ilişkili vahşetlerdir.
- Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war.
Frank keyifle akşamki randevuyu bekliyordu.
- Frank was waiting with pleasure for the date in the evening.
Benim o sorunla ilgili söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I have nothing to say with regard to that problem.
Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
- Do you have anything to say with regard to this matter?
Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
- If God is with us, then who can be against us?
Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
- And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.
- I've quit using French with you.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Onunla sinemaya gitmeye çekindim.
- I hesitated to go to the movie with him.
Kulübün bütün üyeleri benimle anlaştılar.
- All the members of the club agreed with me.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Noeli kiminle geçiriyorsun?
- With whom are you spending Christmas?
Kiminle konuşuyordun?
- With whom were you speaking?
Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.
- In that respect, I agree with you completely.
Sizinle yaşamayı seviyorum.
- I love living with you.
Bu basit ama sevgiyle yapılmış.
- It's simple, but made with love.
Biz oraya bir araba yardımı ile gidebiliriz.
- We can go there with the help of a car.
Onların Yeni Zelanda'dadaki tüneller ile ilgili çok sayıda sorunları olduklarını duydum.
- I hear they have a lot of problems with the tunnels in New Zealand.
Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.
- With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company.
Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.
- With respect to these letters, I think the best thing is to burn them.
Bununla ilgili bir sorun görmüyorum.
- I don't see a problem with this.
Tom bununla birlikte uzaklaşmayacaktır.
- Tom won't get away with this.
We are with you all the way.
And keep each other company in spite, / As rivals in your common mistress, fame, / And with faint praises one another damn;.
I am fain to dine and sup with water and bran.
Many hatchets, knives, & pieces of iron, & brass, we see, which they reported to have from the Sasquesahanocks a mighty people, and mortal enemies with the Massawomecks.
If you're not with us, you're against us.
- If you're not with us then you're against us.
You're either with us or you're against us.
- You are either with us, or against us.
She owns a motorcycle with a sidecar.
He went with his friends.
With her they flourish'd, and with her they die.
He was sick and lame of the scurvy, so as he could but lie in the cabin-door, and give direction, and, it should seem, was badly assisted either with mate or mariners.
In Ankara, I made clear that America is not – and never will be – at war with Islam. We will, however, relentlessly confront violent extremists who pose a grave threat to our security.
- In Ankara, I made clear that the United States is not – and never will be – at war with Islam. We will, however, relentlessly confront violent extremists who pose a grave threat to our security.
Please let me know if I can provide you with any further information, or if you would like to contact me for questions.
- Please let me know if I can provide you with any further information, or if you would like to contact me with any questions.
Jack is sick today and doesn't really seem with it.
With respect, boss, I don't think it is possible to get it done by then, no matter how hard we work.