Kazançlarımızla güzel bir ev alabiliriz.
- We could buy a nice house with our winnings.
İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı.
- British forces at this time were winning victories.
Tom zaferi şarapla kutluyor.
- Tom was celebrating the victory with wine.
Tom galibiyet golünü attı.
- Tom scored the winning goal.
Aslanların şahinler üzerinde kolay bir galibiyeti vardı.
- The Lions had an easy win over the Hawks.
O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
- That team has little, if any, chance of winning.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.
- Thus he succeeded in winning her heart.
Her kazanan sonunda başarısız olur.
- Every win fails eventually.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
- If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
Kazanan bir takımı asla değiştirme.
- Never change a winning team.
Kazanan bir takım değiştirilmez.
- Don't change a winning team.
Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
- Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
O, yarışmayı kazandığı için bir ödül aldı.
- He got a prize for winning the competition.
Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
- Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
- Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
Yeni başlayanlar için rüzgar sörfünün keyfini çıkarmak zordur.
- It is difficult for beginners to enjoy windsurfing.
Ben rüzgarın yönünü değiştiremem, ama her zaman benim hedefe ulaşmak için benim yelkenleri ayarlayabilirim.
- I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
Kazanmak önemli olan tek şey değildir.
- Winning isn't the only thing that matters.
O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
- That team has little, if any, chance of winning.
Eder kazandıran golü attı.
- Eder scored the winning goal.
Kazançlarımızla güzel bir ev alabiliriz.
- We could buy a nice house with our winnings.
Ricardo galibiyet için 500 Amerikan doları aldı.
- Ricardo got US$ 500 for winning.
Eder galibiyet golünü attı.
- Eder scored the winning goal.
The success of the economic policies should win Mr. Smith the next elections.
Who would win in a fight between an octopus and a dolphin?.
And yf ye wynne vs in bataille the lady shal haue her landes ageyne .
The company hopes to win an order from the government worth over 5 million dollars.