Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
- This bird's large wings enable it to fly very fast.
Bu karınca kraliçedir; kanatları olduğunu görmüyor musun?
- This ant is the queen; don't you see she has wings?
Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
- This bird's large wings enable it to fly very fast.
Kanatlarım olsa, sana uçarım.
- If I had wings, I would fly to you.
Hastanenin üç ek binası var.
- The hospital has three wings.
O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
- She took me under her wing and taught me everything she knew.
Tom bana kol kanat gerdi.
- Tom took me under his wing.
Onu kanadından vurmak zorunda kalacağım.
- I'll have to wing it.
Keşke uçmak için kanatlarım olsa.
- I wish I had wings to fly.
Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
- If I had wings to fly, I would have gone to save her.
Tanrı uçmamızı isteseydi, bize kanat verirdi.
- If God had meant us to fly, he'd have given us wings.
Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
- If I had wings to fly, I would have gone to save her.
Anyone and everyone with wings - press officers, operations specialists, even General Curtis LeMay, commander of the U.S. Air Force in Europe - was put on flight duty and took turns flying double shifts for Operation Vittles..
US A larger formation of two or more groups, which in turn control two or more squadrons.