Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
- He was eager to try on the blue shirt.
Ken hevesli bir öğrenci.
- Ken is an eager student.
Tom Mary'yi görmek için sabırsızlanıyordu.
- Tom was eager to see Mary.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.