Benim için her şeyden önemlisin.
- Du bist für mich wichtiger als alles auf der Welt.
İş benim için en önemlisi.
- Arbeit ist mir das Wichtigste.
Tokyo çok büyük bir şehirdir.
- Tokyo is a very big city.
Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
- Japanese tourists abroad are big spenders.
Cüsseli erkekler her zaman güçlü değildir.
- Big men are not always strong.
O, cüsseli, yavaş hareket eden bir adamdı.
- He was a big, slow-moving man.
Niçin o kadar mühim bir şeyi söylemek için beni uyandırdın? Şimdi, asla işime konsantre olamayacağım.
- Why did you wake me up to tell me something that big? Now, I'll never be able to concentrate on my work!
Büyük bir hataydı ki, o caydı.
- He broke his promise, which was a big mistake.
O bu şehirdeki en büyük oteldir.
- This is the biggest hotel in this city.
Sami büyük bir şehre gitmek ve zengin ve de ünlü olmak istedi.
- Sami wanted to go to a big city and be rich and famous.
Ken'in köpeği çok iri.
- Ken's dog is very big.
Mary'nin iri kahverengi gözleri var.
- Mary has big brown eyes.
I wish I could care more about my grades but it seems that, at a certain point of my life, I decided they wouldn't be so important anymore.
- Ich wünschte, ich könnte mir mehr aus Noten machen, aber scheinbar habe ich an einem gewissen Punkt in meinem Leben entschieden, dass es nicht mehr so wichtig sei.
This is not important.
- Dies ist nicht wichtig.