Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
Spend their good there it is reasonable.