Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
Spend their good there it is reasonable.